Gönderi

Kör Baykuş Bu aralar sıkça karşıma çıkan Kör Baykuş gerçekten muhteşem yoğun bir kitaptı.İlk defa bir kitabı bu kadar sindire sindire okudum. Nasıl bir psikoloji nasıl bir karanlık iç. Gerçek bunalım böyle yaşanır dedirtiyor okura. Sadık Hidayet, İran kültürünü yükseltmeye çalışan,Doğu'nun Batı karşısında ezilişini yok etmek için çabalayan, fakat ülkesinden bir hayli dışlanan biridir. Yazarı anlatmak bu kadar kısa bir ifadeyle mümkün değil elbet.Kitabı okudukça ve biraz da araştırma yapınca hayretle anlıyorsunuz çoğu şeyi. Kitapta olaylar uçuk,zaman ve mekan uçuk daha doğrusu yok. Karakterler ise tekrarlanan betimlemeler sonucu tek bir kişide birleşiyor. Her şey birbiriyle kaynaşmış. Yazar kendini yiyip bitirmiş.Bir karanlık odası var bir de karanlık gölgesi... Odasındaki o yağ lambasının duvara yansıyan gölgesini ve zihnindekileri gözetliyor. Hatta yazma nedenini de "kendisini gölgesine tanıtmak" isteği olarak ifade ediyor.Her yere aynı görüntüyü çiziyor ve her yerde aynı görüntüyü canlandırıyor zihninde. Testi üzerinde, perde motiflerinde hep aynı görüntü canlanıyor zihninde. Bir de şu var ; Yazar sıklıkla 'zaman' kavramını oturtmamak için "Üç aydan beri,hayır iki ay ve dört gün var ki" veya "iki ay önceydi,hayır doğrusu iki ay ve dört gün önce" gibi zaman belirlemesinde bulunuyor. Böylece okur olayları sıraya koyamıyor. Bu arada Sadık Hidayet,romanında devamlı 'aşağılık adamlar' sözünü kullanırken merak ediyordum kim bu aşağılıklar diye. Kitabın sonunda öğrendim ki ; Kadılar,Müftüler,Zabıtalar,Filozoflar.. Ve yine kitabın sonunda Sadık Hidayet'in, klasik müzik dinlemeyi seven,içinde fazlasıyla insan ve hayvan sevgisi olan ve oldukça hassas bir kişiliğe sahip olduğunu anlıyoruz. Böyle bir insanın nasıl böyle bir roman yazacak kadar karamsarlığa düştüğünü görünce hayretler içinde kalıyorum. Kitap gerçekten de bir başyapıt...
··
8 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.