Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

456 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Yayınlandığı an İngiltere'de sonsuza dek yasaklanan bir kitap. Bahsettiğimiz sonsuzluk ise 31 sene sürmüş. 31 yıllık bir esaret sonunda 1960 yılında kitap bu esaretin zincirlerini kırıp yasağı delecek ve bir duruşmada incelenecekti. Lawrence kitabının yasaklanacağını, insanların kendi sunduğu cinselliğe korku ve dehşetle yaklaşacağını en başından beri biliyordu belki de. Kendi çalkantalı ve hastalık dolu yaşamında bile kitabı kadar büyük girdaplar olmamıştı belki de. Hatta belki de bu kadar kusursuz ve hatasız olmak bile Lawrence için çok fazlaydı. Zamanına göre son derece kaba bir dille yazdığı bu eserde toplumu rahatsız edecek derecede açık da oldu. Ciddi anlamda açık. Her anlamda açık. O zamanki insanların akıllarından bile geçirmeye utandığı kadın cinselliği hakkındaki ayrıntılara değinişi ve cinselliği aktarış şekliyle insanlara eleştirebilecekleri tek şeyi sundu: ahlakçılık.     Kitabın yasak sonrası 1960'ların İngiltere'sinde bile, eski Victoria döneminin çizdiği hassas, nazik kadın düşüncesi ile nispeten kabul edilebilir olan ve daha modern fikirler arasındaki ayrımı son derece keskinleştirdiği bir gerçek. Bir kesim el üstünde tutarken bir kesim sokakta bu kitabı ateşe veriyordu. Kağıdın yanma derecesini kağıtta yazılandan öğrenen birisi için bu sindirmesi zor bir gerçek.   Bir zamanlar toplum ve kültür tarafından üretilen ahlaki açıdan iğrenç ya da dile getirilmeye korkulan şeyler bugün tamamen sıradan. Çok daha farklı gerçeklikler ve bakış açıları ortaya çıkıyor her geçen gün. Lawrence'ın 1928'de ben yazdım siz ne yaparsanız yapın diyip ortaya bıraktığı Lady Chatterley'in Aşığı, aklımızda yarattığı sahnelerin dilinden ve betimlemelerinden çok daha fazlası. Cinsel zevkini istediği herkeste arama özgürlüğüne sahip olmak isteyen bir kadını ve bunun arkasında işçi ve işveren kapışmasını anlatıyor. Hangi tarafta olduğunuz önemli değil çünkü Lawrence için de bu önemli değildi. Sir Clifford Chatterley'i dinlerken ona hak verip rasyonel düşüncelerle boğuşurken bir anda Lady Connie Chatterley mikrofonu devralıyor ve onun romantik düşünceleriyle akıp gidiyorsunuz. Bu kitabın taraf tutma kitabı olduğunu düşünmüyorum. Akılda yaratılmak istenen görseli yaşatıp hissetmenin kitabı.   Savaştan sakat olarak ayrılan ve "kötürüm" durumda kalmış olan, bir daha asla çocuk sahibi olamayacak olan kocasına, sadece birkaç sene önce "hastalıkta sağlıkta" sözü verdiği için bakmak zorundadır Connie. Olayların gelişmesi ve kitaba adını veren aşıkla tanışmamız kitabın ortalarına doğru gerçekleşiyor.   Eğer Connie'nin mutlu olması ve Chatterley ailesinin bir varisi olacağı anlamına geliyorsa, başka bir adamın çocuğunu doğurmasına razı olur Clifford. Malikanede ve koruda patır patır koşuşturan bir çocuk ne hoş olurdu? Ne güzel bir heyecandır aileye katılacak minik bir üye! Burada aslında felçli bir adamın karısı ve onun mutluluğu için birçok insanın adlandırdığı aile yargısını yerle bir ettiğini hissettim. Önemli olan mutlu bir aile olmak. "Önemli olan bizi yaratan değildir, kaderin bizi taşıdığı yerdir." diyor Clifford bu konuşma esnasında. Babası kim olursa olsun doğacak olan erkek çocuğu bir Chatterley olacak ve bu isimle yetişecektir. Bir varis olarak olması gereken soyluluk ve asillikte büyüyecektir. Tabii ki Clifford'un anlayışı da bir yere kadarmış. Bebeğin babasının kendi çalışanı hatta yanı başındaki bekçi olduğunu öğrendiği an o ana dek arkaplana attığı tüm öfke ortaya çıkıyor.   Bu sınıf farkına karşı olmayan tek kişi Connie'nin babası. Oliver ve Connie arasındaki ilişkiyi başta alaya vurup sahip olacağı her şeyin kadından gelmesinin biraz ezikçe olduğunu söylüyor. Ama Oliver asla umursamıyor bu durumu. Ne para umrunda, ne soyisim, ne de zenginlik. Tek istediği her şeyiyle sevdiği kadınla Cliffordsuz ve Berthasız (kafadan fazlaca sıkıntıları olan eski karısı) bir hayat. Her şey ortaya çıktığında geriye eskilerden kurtulmak kalır ancak bu söylendiği kadar kolay olmayacaktır. Boşanmayı ne Bertha ne de Clifford istememektedir. İkisi de işleri yokuşa sürmekte ve aşıkların birlikte olmamasını istemektedir. Kitabın sonunda Oliver'ın Connie'ye yazdığı bir mektup yer almakta. Oradan anladığım daha doğrusu anlamak istediğim şey bebeklerinin doğumunda yani ikinci ilkyazda yeniden birlikte olacakları. Mümkünmüş gibi daha özgür bir şekilde. Onca zincirin arasında bile fazlasıyla özgür hissettiklerini ve böyle yaşadıklarını düşünüyorum. Aynı dönemlerde yazılmış kadın yazarların kitabında bile böylesine cesur ve ne istediğini söyleyen bir kadınla karşılaşmadım. Eh bir o kadar da cinsel arzuyla sarılmış bir kadınla karşılaşmadım.   Oliver ilk aşığı değildi Connie'nin. Onun öncesinde Michealis ile birlikteyken bile ilişkiyi yönlendiren Connie'ydi. O ne zaman isterse o zaman seks yaptılar ya da tatmin olmadığında, gözyaşlarına boğulduğunda (okuduğum en zor sahneydi) ayrılan yine kendisiydi. Görüşmedikleri süre boyunca adını bir kez bile anmadı Connie. Oysa uzun bir aradan sonra evlerine misafir olarak gelen Mick Connie'nin çökmüş halini görünce ona yalvarıyor kendisi ile kaçması için. Clifford'a bakmak zorunda olmadığını defalarca söylüyor. Ama Connie'yi vazgeçiremiyor. Yatakta söyledikleri ile zaten her şeyi çoktan yerle bir etmişti Michealis.   Tüm zayıflığına ve eksikliğine rağmen Clifford'u hep kendine aşırı derecede güvenen birisi olarak okudum. Yürüyememesi, cinsel olarak tamamen bitik olması onun kendisini küçük görmesini sağlamamıştı sanki. Sanki diyorum çünkü meğerse bu bir maskeymiş. Yüzüne taktığı bu maske onun için artık yüzü ile birleşmiş gibiydi. Bazı geceler arkadaşları geldiğinde birkaç kadeh içkinin yanında yaptıkları sohbetlerde hep sahip olduğu güçten ve maden ocağına ait  planlarından onur duyarak bahsediyordu. Ama o maske de sonunda düştü. Maskesinin Clifford için kayığ eridiği an sandalyesinin pes ettiği andı. Kendisini diğer insanlara bir nebze de olsa denk görmesini sağlayan sandalyesi artık onun için ilerlemeyi bıraktığında denizin dibindeki tüm pislik yüzeye çıkmıştı. Bağımsız hareket edebilme yeteneğini kaybedip kendisi çözemediğinde çıldırdı ve o an maskesi eridi. Ona yardım eden Oliver Mellors'ın bir bekçi parçasının olması ise onu düşen maskesi yerine koymak için korkunç bir ifadeye bürünmeye itti. Yüzündeki o öfke ve nefret Connie'nin ciddi anlamda ilk kez sorguladığı andı. Verdiği söz artık gerilerde kalmış silikleşmiş birkaç sözcükten ibarettir. Oliver için duyduğu sevgiyi özgür bırakmıştır. Yokuşu çıkmaya çalışırlarken tek düşündüğü kocasının aşığına karşı olan tavrının iğrençliği ve bayağılığıdır. En büyük kavgaları da eve döndüklerinde gerçekleşir. Burada her ne kadar Connie için bir şeylerin açığa çıkmasına sevinsem de yürüyemeyen bir insan için taşıması gerçekten çok büyük bir yük olduğu için Clifford'a içim burkuldu. Belki de o bunu söylediğim için fazlaca kızacaktır bana ama Lawrence öyle bir yazmış ki o öfkeyi ve çaresizliği sanki benim dayanak noktam parçalanmış gibi hissettim.   Her şey bittiğinde de geriye korudaki bir kulübe ve o kulübedeki iki aşık kaldı. O iki aşığın bunun farkına varması 400 sayfa almışken itirafın ardından birlikte olmaları sadece 40 sayfaydı. Birçok açıdan eleştiriye açık ilişkiler vardı o 400 sayfada. Feminist (daha doğrusu vicdanı olan ve okuyan insanların) bakış açısı Connie'nin cinsellikteki yerini derince sorgulamaya itiyor insanı. Kim ne derse desin Mick ile aralarındaki tecavüz sahnesi birçok açıdan tetikleyici düzeyde korkunçtu ve okurken tüylerim diken diken oldu. Mahkemeye bu yüzden verilmiş olsa gerçekten daha anlayışlı olurdum yetkililere karşı. Ancak bunun ikiyüzlülükten başka bir şey olmadığına emin gibiyim. Tek dönüm noktası Clifford'un değildi. Tabii ki bu da Connie için dönüm noktasıydı. İstemediği yerde ve istemediği konumda olmak onun için geri dönüşü olmayan bir andı. Bu anı bir daha asla yaşamak istemediğini haykırdı bence gözyaşları. O andan sonraki kendinden emin ve güçlü duruşu neredeyse her satırda vardı.   Birçok eleştiride olduğu gibi ben de Connie Chatterley'e karşı daha derin incelemelerde bulundum kendimce. Clifford için de aynı şeyleri yapmak isterdim ancak Clifford'un da Connie gittikten sonra hayata küstüğünü söyleyemeyiz. Hizmetçileri Bayan Bolton'a karşı içindeki sevgi tomurcukları varken ona üzülemedim. Ayrıca okudukça Connie'nin Clifford'u terk etmesinin tek nedeninin seks yapamıyor oluşları olmadığını anladım. Birbirlerine dünya görüşü bakımından asla benzemiyorlar. Bilinen bir şeydir ki her ip inceldiği yerden kopar. Clifford için ne kadar üzüldüysem Connie için daha fazla üzüldüm. Çünkü Clifford felçli olmasa işine devam ederdi, yatakta Connie'yi ezmeye ve arzuladığı şeyi ona vermemeye devam ederdi. Bir işe sahip olmaması ve birçok konuda Connie ile aynı seviyede olması için belden aşağısının felç olması gerekti. Bugün işler genel anlamda farklı olsa da o zamana göre yorumladığımızda prangalarından kurtulmaya çalışan aşka aşık bir kadının öyküsüydü bu. Sadece cinsellikle dolu bir kitap olduğunu asla düşünmedim. Sanata dair, topluma dair, kadının bedensel ve ruhsal varlığına dair çok derin fikirler barındıran bir kitap. Belki kabuğundan sıyrılamamış ama bunun için çabalayan birileri vardır ve bu kitabı okurlar. Lawrence'un dünyasına adım atmak en çok onlara yarardı.
Lady Chatterley'in Aşığı
Lady Chatterley'in AşığıD. H. Lawrence · Can Yayınları · 20211,555 okunma
·
2.467 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.