Gönderi

Mario Luzi
AUCTOR Henüz değil, yeterince değil, inanma adı konmadı henüz eksiksiz ve dolu dolu borcunun dünyaya. Açıkböyle açık neşeyle sunulmuştu sana dünyanın kitabı, okunabilecek olanı okuyasın diye, karayı akı metni, metin aralarını senin ve okumaya cesareti olmayan daha acemi ötekiler için. Öğrendiğin nice şeyin karşılığını sen ödemeliydin kelimeyle. Görevin buydu görünüşe bakılırsa ama zorlanıyordun, zorlanıyordun görevi tanımakta. Nedendir bilmiyorsun, hayatını tuzbuz eden şarkına eziyet eden anlaşmazlık nerede, onu da bilmiyorsun. Neyin kalıntısıydı o susku? tarihin insanındahası insan belleğininözdeğin son yıkılışının…? Öyleyse o neredeydi, geçmiş görkeminin köreden ışığından olsun neden yanıt vermiyordu?.. Hiç mi olmadı yoksa?- birden sıçrıyordu telâş içinde aklı – ölü müydü yoksa kelimenin tükendiği kara kayada taşlaşmış, hiçliğiyle meselin, şarkının… Utkusu o hiçlikti oysa, o ürperti, o red! tüm hücrelerden olmayana yönelen, tohumdu o, mayaydı. Sayısız ölümlerden konuşuyor biz konuşurken. Onlarda, karanlık ama orada rahat vermiyor onlara, kemiriyor için için hem destekliyor, katı güç, bir kalıt – hangisi? kaynağı kayıp, uzak uzak mı uzak bir zaman zaman değil henüz ölçü de değil gizliyor onu, içkin bir uçurum – belleğin yıkımı yutuyor onu. Hangi im? hangi töz? uyarmıyor kan, kan kemiriyor onları, hepsi bu. Böylece sürüyorlar yer yer kuma gömülmüş pistin kıyısında ve varamıyor hiçbiri yolculuğun anlamına. Zorunlu bir uzatma yalnızca… neyin? Kum tepeleri, orada, ve böğürtlen ve arada kopuk bitimsiz kervan, hepsi katediyor bir bir kendi yolunu o ölümsüz geçitte karanlık yükünü deviriyor. Ve ne söylerse- okuyorlar, evet, çözmeden gizyazıyı, kavramadan anlamı ve yapıyı, uzun papirüs… Ve buyruk orada harflerinde yazılı.Yürüyorlar bönlüklerinin imi altında, daha çok yıldırım daha çok çatlak körlüklerinin uzamında ve binlerce aydınlık sürçme aydınlatabilirdi onları. Aydınlatabilirdi… ama geçerli tek şey insan anlığının türün anlığında o yırtıcı içolgunlaşması. Ve odur yaklaştıkları, hiç kuşku yok, bildiklerinden habersiz, bildiklerini bile düşünmedikleri kadar bilerek gidiyorlar… Dağılacak içlerindeki sis arınacaklar ve okuyacaklar o zaman yazıyı… Peki sonra? hayatın hayata gönderdiği bir bildiri yalnızca o kalıtyazı (isterdim, ama yazgımızda yok uyarmak): geçmiş ve gelecek örtüşüyor orada, biri ötekinde siliyorlar birbirlerini, bengidir ‘şimdi’. Umut zamansız ve her yerde. Yeter ki okusunlar, som okusunlar katışıksız.
·
52 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.