Gönderi

1. Hayatı
Nef'i böyle, bir taraftan padişahın ve diğer taraftan devir büyüklerinin sevgi ve takdirlerini kazanırken devrin en büyük şairi olarak anılmağa başlamıştı. Ününün bu derece artması, başta padişah olmak üzere devrin büyükleri tarafından korunması, diğer şairlerin kıskançlığını arttırıyordu. Üstelik çekinmeden herkesi hicvetmesi de yeni yeni düşmanlar kazanmasına yol açıyordu. Bu sırada meydana gelen küçük bir olay, Nef'i'nin tali'ini tersine çevirdi: 1630 (1039) yılında bir gün Sultan Murad, Beşiktaş kasrında Sihâm-ı Kaza'yı okurken pek yakınına, ayaklarının dibine yıldırım düştü. Heyecanlanan Sultan Murad, bu olayı fırsat bilen ve bunu okumakta olduğu hicivlerin uğursuzluğuna yoran düşmanlarının etkisi ile elindeki mecmuayı parçalayıp attı. Ayrıca şairi memuriyetinden de attığı gibi, Edirne'ye sürgün gönderilmesini emretti. Üstelik Nef'i'yi bir daha böyle hicivler yazmağa tövbe ettirdi. Bu olay üzerine tarihçi Na'ima'nın kitabına aldığı tanınmış şu beyt devir şairlerinden İbrahim Vehbi tarafından söylenmiştir: Gökden nazîre indi Sihâm-ı Kazâ'sına Nefî diliyle uğradı Hakkun belâsına Böylece daha birçok şairin de sürgün yeri olan Edirne'ye gönderilen Nef'i, burada Hüsrev Paşa'nın Bağdad seferine serdar atanması vesilesiyle padişahı kutlamak ve hem de affını istemek için Muzaffer ola serdârun eyâ şâhenşeh-i gâzî Ne Tebrîzi koya şâh-ı kızılbaşa ne Şîrâzı matla'lı kasîdesini söylemiş ve Bu günden 'ahdüm olsun kimseyi hicvetmeyem illâ Vereydün ger icâzet hicvederdüm baht-i nâzâsı beytiyle de halinden ve ters dönen bahtından yakınmıştır. Nef'i, Sultan Murad'ın Edirne'ye gelmesi vesilesiyle de bir kaside daha sunmuştur. Böyle üst üste verdiği bu kasidelerle padişahın gazabını azaltmış ve sonunda affedilerek İstanbul'a dönmeyi başarmıştır.
Sayfa 54 - Akçağ Yayınları:183 Divan Şiirleri/ Biyografi İnceleme:5Kitabı okudu
·
52 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.