Gönderi

HUZEYME BİN SABİT Resul-i Ekrem Efendimizin feyizli sohbetinde bulunmak şerefine ermekle, dünyada iken Cennet hayatını yaşama bahtiyarlığına ulaşan nurlu neslin her ferdinin bizlere ışık tutan ayrı bir cephesi, örnek teşkil edecek bir hayat safhası, kılavuz olacak hikmetli bir sözü vardır. Peygamberimizle uzun müddet beraber olan, mescitte, şehirde, cihad meydanlarında hiç yanından ayrılmayan Sahabe-i Kiramın, ne yazık ki, bütün hayatlarını bilemiyoruz. Tabakat ve siyer kitapları bazı Sahabeler hakkında birkaç satırlık bilgi verirken, bazılarının da sadece meşhur olan bir iki vak'asını kaydetmektedir. Bu vakaların bir kısmı ilk bakışta her ne kadar basit gibi görülürse de, içinde vahye mazhar Yüce bir Nebi bulunmasından dolayı mühimdir ve nurludur. Ensarın ileri gelenlerinden Huzeyme bin Sabit, Medine devri boyunca Peygamberimizle birlikte olan bütün varlığıyla ona bağlı bulunan bir teslimiyet örneği, mümtaz bir dâvâ büyüğüdür. Hem filmi, hem de kılıcıyla İslâm’ın yayılmasına, îmânın gönüllere yerleşmesine hizmet etmiş bir mâna eridir. Hicretten az önce Tevhid dairesine girişinden itibaren vefatına kadar azim ve sebatından, şevk ve sadakatten zerre kadar zaafa düşmemiştir. Bedir Gazası dahil bütün savaşlarda iman safında yer almış, Mekke'nin Fethi sırasında da kendi kabilesinin sancaktan olmuştu. Şirke ve putperestliğe o kadar düşmandı ki, kabilesi Beni Hatma'ya ait putları kırma vazifesini Peygamberimiz ona vermişti. Hz. Huzeyme bin Sabit, İslam tarihinde Züşşehadeteyn olarak şöhret bulmuştur. Yani, onun şâhitliği iki kişi yerine geçiyordu. Bu ünvanı almasına sebep, Peygamberimizle geçmiş olan şu olaydır: Peygamberimiz, Seva bin Kays isminde bir bedeviden bir at satın almış, parasını vermek için de onu evine götürmüştü. Peygamberimiz bir an önce eve gidip adamın parasını vermek için acele ediyor, bedevi de peşinden geliyordu. Bedevînin elindeki atı görüp de onu Peygamberimizin satın aldığını bilmeyen bir kaç kişi, yanına yaklaşarak atı satıp satmadığını sordular. Bedevi, satacağını söyleyince bir fiyat verdiler. Bu fiyat, Peygamberimizin vereceğinden fazlaydı. Bir miktar fazla para, bedevînin fikrini değiştirmeye kâfî geldi. İleride giden Peygamberimize seslendi: "Bu atı satın alacaksan al, yoksa başkasına satarım." Peygamberimiz bedevînin sesini duyar duymaz yanına geldi, "Ben, bu atı senden satın almadım mı?" buyurdu. Bedevî inkâr etti, "Hayır, vallahi ben bu atı henüz sana satmış değilim" dedi. Peygamberimiz ısrar etti, "Sen iyi biliyorsun ki, ben bu atı senden satın aldım." Bu münakaşa üzerine halk toplanmış, Peygamberimizin tavrını merak ediyorlardı. Bedevî konuşmaya devam ediyordu: "Bu atı sana sattığıma dâir iki şâhit getir, ben de râzı olayım" dedi. Bu sefer Sahabiler müdahale ettiler. Çünkü, adam çok ileri gitmişti. "Yazıklar olsun sana! Nebi (a.s.m.), haktan başka bir şey söylemez, o ne söylerse doğrudur" dedilerse de, bedevi, şâhit istemekten vazgeçmiyordu. Alışveriş esnasında kimse bulunmadığı için, Peygamberimiz şâhit de gösteremiyordu. İşte tam bu anda Hz. Huzeyme ileri atıldı. Bedevîye karşı şöyle seslendi: "Senin bu atı Resulullaha (a.s.m.) satığına dair ben şâhitlik ederim." Peygamberimiz, Hz. Huzeyme'ye döndü ve Ya Huzeyme, sen neye dayanarak şâhitlik ediyorsun, halbuki sen, pazarlık esnasında hazır değildin" dedi. Huzeyme şöyle cevap verdi: "Ya Resulullah, ben seni, getirmiş olduğun hakikatlerden dolayı tasdik ediyorum. Çünkü kesin olarak biliyorum ki, sen, haktan başka bir şey söylemezsin." Huzeyme'nin bu cesaretinden ve teslimiyetinden dolayı çok memnun olan ve sevinen Peygamberimiz şöyle buyurdu: "Huzeyme kimin için şahitlik yaparsa onun şehadeti iki kişi yerine geçer." Böylece, Peygamberimiz onu iki güvenilir insan yerine saydı. İşte, Sahabeler sadakatte o kadar yüce bir dereceye yükselmişlerdi ki, hiç tereddüt etmeden, aslını esasını araştırmadan, gönül verdikleri o yüce insana bütün samimiyetleri ile bağlanıyorlardı. Bu teslimiyetinden dolayı her sahada muvaffak oluyorlardı. Bir gece Hz. Huzeyme, Peygamberimizi rüyasında gördü. Rüyada Peygamberimizi mübârek alnından öpmüştü. Bu rüyadan dolayı o kadar sevinmişti ki, hemen sabahleyin geldi, Peygamberimize anlattı. Sahabelerle sohbet halinde bulunan Peygamberimiz, "Rüyan sâdıktır, ey Huzeyme" buyurdu, yanına çağırdı, mübârek alnını uzattı, öpmesini söyledi. Bir anda heyecana kapılan Hz. Huzeyme sevincinden uçacak gibi oldu. Yaklaştı ve Peygamberimizin nurlu alnından öpme şerefine nâil oldu.
Sayfa 480 - NesilKitabı okudu
·
103 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.