Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Güzel bir tütsü yakmışlar sizi uyandirmadan evvel, tatlı seslerle çağırıyorlar. Uyanınca ilk işiniz abdest almak oluyor. Gül yaprakları koymuşlar ibriğin içine, berrak sularla abdest alıyorsunuz. Dünyanın en güzel işlemeli yumuşacık seccadeleri, inciden tesbihler. Beraber dua ediyorsunuz. Sonra sizi elinizden tutup ilim meclislerine götürüyorlar. Ama işlerim vardı diyorsunuz, hayır hayır biz hepsini hallettik. Bilge birinden güzel dersler dinliyorsunuz, o kadar zarif bir üslubu ve hoş bir mizacı var ki sabaha kadar dinlermişsiniz. Alanında en iyisiymiş, hem de erdemli biri. Sonra sizi elinizden tutup bir kütüphaneye götürüyorlar, bütün kitaplari alabilirsin ve burada istediğin kadar kalabilirsin diyorlar. Tertemiz, bütün kitaplar yepyeni. Aman şu kitabi da at heybene, akşam beraber tahlil edeceğiz diyorlar. Beraber hayırdan hayıra kosuyorsunuz. Yetimleri sevindiriyor, silayi rahim yapıyorsunuz. Yanlış yaptıysanız sizi bir duruş sergilemek icin tepkiyle elestirmek yerine ahiretiniz için tasalanıp bir anne şefkatiyle yaklaşıyorlar, durumunuzu düzeltmeniz için size yardimci oluyorlar. Nefsinizle girdiğiniz mücadelede önünüzdeki tek ayak bağı kendiniz oluyor, size o kadar destekler ki kendinizi de aşıp geçiyorsunuz her seferinde. Yanlış bildiklerinizi öyle güzel öğretiyorlar ki siz de korkmuyorsunuz başkasının yanlışını zarifçe düzeltmekten. Talebelere maddi manevi destek oluyorsunuz. Sonra tatlıymış uykunuz ama sizi sahura kaldiriyorlar hazir sofraya. Size planlar hazirliyorlar, en konforlu çalışma odasını sizin için hazırlamışlar. Kokulu mumlar, güzel bir aydinlatma, saat, not alasiniz diye defter, altini cizdiginizde arkasina gecirmeyen renkli kalemler, yumuşak bir sandalye. Daima elinizden tutup sizi götüren kardeşleriniz var. Düşmenize değil tökezlemenize dahi izin vermiyor onlar. Sizi Allah için seviyorlar. Sonra uyanıyorsunuz uykudan. Yalnızsınız. Yalnızsınız. Sabahın nurlu saatlerinde size yoldaş olacak birini arıyor gözleriniz, ama yok. Yalniz namaz kılıyor, yalnız dua ediyor, yalniz Kurani Kerim okuyorsunuz. Sıcak yatağı terk etmek her zaman kolay olmuyor, biri elinizden tutsun istiyorsunuz. Çevreniz sizi yadırgıyor sonra. Nefsinizle savaş halindeyken bir de onlara kendinizi ifade etmek için uğraşıyorsunuz. Bir değişim surecindeyseniz yakinlarinizin bunu yanlis yorumlamamasi icin cabaliyorsunuz. Bir yanlışınız olsa suç sizde degil dininizde oluyor. Kendinizi egitmek, yetistirmek istiyorsunuz ancak hangi kitaplara hangi kisilere guveneceginizi bilemiyorsunuz. Sonra ilim meclislerine katiliyorsunuz ama kimi yemek partilerine dönüşmüş oluyor kiminde hocanin duruşu ya da davranislari ya da bahsettikleri sizi itiyor. Medyada İslamofobi yayan bir suru kotu haberle karsilasiyorsunuz. Mazlumlarin yasadiklari konusunda eli kolu baglisiniz. Ne yapabileceginiz konusunda fikriniz yok. İcinizdeki deniz sizi bogarken dis dunyada okyanusta yasam mucadelesi veriyorsunuz. Tesetturunuzu yaşamak kimi zaman imtihana dönüşüyor. Etrafinizda size model olabilecek birini ariyor gozleriniz: yok, elinizden tutup sizi goturecek kardesler istiyorsunuz: yok Bazen camiide gozleriniz cemaati tarıyor ama sanki kimse siz gibi arayan gozlerle bakmiyor etrafa. Yaninizda yapilan bir yanlisi duzeltmeye tesebbus edemiyorsunuz, birisine dogruyu anlatmaktan cekiniyorsunuz. Giderek kendinizi soyutlar bir hal aliyorsunuz. Aslinda yapmaniz gereken seyleri biliyorsunuz ama yalniz olmuyor işte diye dusunuyorsunuz. Paraniz yetmiyor istediğiniz kitaplara. Gidip konusmak istediğiniz insanlar uzakta. 21. Yuzyilin yalniz insanlari arasina yaziyorsunuz isminizi. Peki bunlar pes etmeniz icin gercekten yeterli sebepler mi? Gercekten yalniz misiniz? Yalnız hissetmek yahut bazı imkanların darlığı pes etmeniz için yeterli sebepler mi? Belki yalniz kiliyorsunuz namazlarinizi ama elhamdulillah size yeryüzünü mescit kılmış bir dine mensupsunuz. Belki paranız yok istediğiniz kitaplari almaya ama elhamdulillah önünüze serili onlarca kütüphane / dijital kütüphane mevcut. Hatib et Tebrizi gibi Tebriz'den Ma'arra'ya kadar omzunuzda götürerek terden sırılsıklam olan kitabınız hiçbir zaman bir yerde sergilenmeyecek, görenler "hayret ya hu sanki kuyuya düşmüş kitap" demeyecekler. Çünkü buna gerek yok. (Bagdat Vakif Kütüphanesinde sergilenmektedir) Belki bir türlü isinip derslerine baslamak istediğiniz bir hocayla karşılaşmadınız ama elhamdulillah önünüzde o kadar bol imkan var ki, hem şehirlerinizde hem de internette. Baki b. Mahled el Endulisi gibi onca yolu aşıp kapisina geldiginiz ilim hocanizin (Ahmed b. Hanbel) o dönem gözaltında olmasi sebebiyle her gün ancak dilenci kiliginda kapisina giderek öğrenim görmenize gerek yok. Sizden kilometrelerce otede yapılan bir derse canli olarak tek tikla baglanabiliyorsunuz çünkü. Belki cevrenizdeki yaşananlardan ötürü üzülüp insanlari dogruya ve guzele davet etmek icin en güzel en tatli uslubunuzu takinip cekinerek birkaç guzel kelam ediyorsunuz ama geri tepiyor. Ama yokluktan binegi dahi olmadan, yürüyerek gittigi Taif'te davetinden dolayi taşlanan Resulullah'in (sav) dualarini ne cabuk unuttunuz? Belki ozendiginiz o ilim meclislerine o kitap gruplarina uzaksiniz ama elhamdulillah yine ve yine, elinizin altinda internet diye bir nimet var. Bir toplanma yeri belirleyip birkac kişiye ulaşmak zor değil. Bir seylerin başlangıcını kendinizde bulmaniz zor değil. Tek kalmanin benzersiz bir katkisi vardir insana. Kendi öncünüz olmanız. Sizi kimse elinizden tutup goturmeyecek, kendi kendinizi kaldirmak zorundasiniz. Ve kendine öncü olabilen insan topluma da öncü olabilir günü geldiğinde. Bir başkasının elinden tuttugunuz o gün anlayacaksiniz aslında kendinizi kaldirdiginiz an ne büyük bir devrim yaptiginizi. Her seyin başlangıcının "Rahman ve Rahim olan Allahin adiyla", bismillah deyip bir adim atmakta oldugunu sadece. Tutunulacak ip belli, yürünecek yol belli. Instagram:hudainabit
··
1 artı 1'leme
·
281 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.