AYNA ÇARPMASI
Ayna Çarpması, Özyaşar kalemiyle tanışma kitabım oldu.
Benim açımdan ortalama bir kitaptı. Hani şöyle çerez niyetine okunabilecek bir kitap. –Böyle dedim diye tamamen olay öykülerinden oluştuğu gibi bir izlenim olmasın çünkü olay öyküleri veya basit romanlar çerez olmak şöyle dursun, sıkıyor beni.-
Bu kitabı benim için güzel yapan en önemli nokta sevdiğim yazarlara ve eserlere net göndermeleri. Yoklama Defteri bu anlamda özellikle çok iyiydi.
Kış Bilgisi öyküsünde de Gölgesizler’den doğduğunu anlamam hiç ama hiç zor olmadı. Çok netti gönderme.
Kitaplarda sevdiğimiz kitaplara ve yazarlara rastlamak hoş oluyor.
Bu hissi nasıl tarif edebilirim bilmiyorum ama bir deneyeyim: Yeni tanışmış iki insanın çok sevdikleri ortak bir tanıdıkları üzerine sohbet etmeleri gibi. Ya da yakın 3 arkadaştan ikisinin üçüncüsünü anmaları gibi.
Sonuç itibariyle kitabı ortalama bulsam da bu Metinlerarasılıklar, yerini özel kıldı benim için bu kitabın.
Kitapta bol bol yalnızlık ve aşılamamış çocukluk yaraları yer alıyor.
Baba sorunsalı öykülerde ve romanlarda oldukça fazla karşımıza çıkıyor ama bu kitapta bir de anne problemi var. Türkçe bilmeyen, başındaki yazmayı çocuğu çok istemesine rağmen bir türlü çıkarmayan, abi gelince çıkarınca yara olan bir anne.
Anlatıcıya tek erkek olduğu için dayanak gözüyle bakan, masallarıyla bile çocukluğu ısıtamayan bir anne
Bir de bunlarla çelişen fedakar, hasta anne
İlk iki durum bana garip geldi. Yani tabii olabilir ama anneye ithaf edilen bir kitapta böyle anne figürleri… İlginç
Öykülere geçeyim
Kronolojik inceleyeceğim
1- Ayna Çarpması
Klasik bir durum öyküsüydü. Fena değildi.
Mekanın bir berber olması, Berberin makası tutuşunun kadeh tutuşuna benzetilmesi bizi Gölgesizler’e götürüyor.
Ayrıca çok rastlanan nefret edilene dönüş –Ben bu temayı böyle adlandırıyorum- temasını görüyoruz yine. Babaya benzemek istemezken aynı o olmak. Bihter’den beri tekrarlanan bir tema bu Nefret Edilene dönüş ama en azından benim için henüz klişeleşmiş değil. Belki de bireysel olması dolayısıyla farklı farklı işlenerek sunulması Nefret Edilene Dönüşün, Varoluş sorunsalının ve genel olarak kendini sorgulama durumunun klişeleşmesini önlüyordur.
2- İtiraf
“Selim” ismi ve Anlatıcının topal olması acaba ilk öyküyle bağlantılı mı diye düşündürtse de emin olamadım.
3- Gece Silgisi
İki başlıktan oluşan bir öykü bu. Kokulu Silgi ve Yoklama Defteri
Yoklama Defteri daha önce de belirttiğim gibi çok çok iyiydi. Bir yazarlar geçidi. Fark etmiş olmak güzeldi.
4- Karşılıksız Fotoğraflar
Fena değil diyeceğim öykülerden
5- Yarışma
Kötü diyemesem de çok da sevemediğim öykülerden. Kötü diyemiyorum çünkü kötü demem için nesnel sebepler yok. Ben daha farklı şeyler seviyorum.
6- Kış Bilgisi
Sevdiğim öykülerden. Hem anlatımı güzeldi hem de çok net Gölgesizler göndermeleri vardı.
7- Çift Kâğıt
Belki de en sevmediğim öyküydü içlerinde.
Hele öykünün içindeki o hikâye neydi öyle: Yeşilçamvarilik akıyordu resmen
8- Kapının Cümle Halleri
Güzel bir öyküydü. Eşik ve Kambur olmak üzere iki başlıktan oluşuyordu ve ikisi de iyiydi.
Başlığı görünce şimdi Necatigil’in Evin Halleri şiirine gönderme yapmıştır diye düşündüm ama öyle değildi. Bu anlamda şaşırtması güzel olmuş.
9- Sus Dersleri
3 başlıktan oluşuyordu ve üçü de gayet güzeldi.
10- Kara Sayfa
Bizi ilk öyküye ve Kış Bilgisi öyküsüne götüren bir öyküydü. Bu 3 öyküyü parçalı bir tek öykü gibi okuyamıyoruz çünkü Kış Bilgisi’ndeki aile yapısı bu bağlantıyı engelliyor. İsimlerle birbirlerine gönderiyor diyelim o yüzden.
11- Kuyu Ödevleri
Bir bütün olarak güzel bir öyküydü bu da.
12- Uzun Hikâye
Güzel bir Minimal (Küçürek) öykü örneğiydi.
10.07.2021