Günümüzde eğitim sisteminin ne kadar sık eleştiriye maruz kaldığından haberdarız. Genellikle bu eleştiriler ya sınava yönelik ya öğreticiye yönelik vs. olabiliyor. Kendisi de bir akademisyen olan İsmail Kaplan eleştirisini biraz daha farklı ve geniş pencereden yapmak istemiş. Başlangıçta eğitimin felsefesine ve bu konuda görüş belirtmiş bir çok önemli insanın düşüncelerine de değiniyor. Ortalarda ise eleştirisinin bir metodu olarak tarihteki baskın iktidarların toplumlarının eğitimi ile ilgili ortaya attıkları görüşleri ve uygulamaları üzerinde incelemeler yapıyor. Hitler Almanyası ve Mussolini İtalyası incelediği en göze çarpan örnekler. Üçüncü ve son bölümde aynı metodu ülkemiz üzerinde kullanarak kuruluştan bu zamana dönem dönem mevcut iktidarların eğitim konusundaki amaç ve pratiklerini kendinin de araya sıkıştırdığı eleştirileri ile masaya koyuyor. Sonuç olarak türk eğitim sisteminin sorunlarını belirlemek için işin bayağı derinine iniyor. Kitaptan çıkardığım genel fikire gelirsek, ülkemizde tarih boyunca eğitim sistemi kısa vadede halletme kafasına girilip sonra da işin içinden çıkmayınca eski gelenekleri devam ettirme taktiğinden ileri gidemeyecek bir hale sokulmuş. En şaşırtıcı noktalardan birisi de birbirine zıt ideolojilerin bile kendi iktidar dönemlerinde eğitim sistemine bakış açıları benzer doğrultuda. Yani kısaca her gelen kendi uzantısını ortaya çıkarma amacıyla yeni toplum yapısı inşa etmek istemiş diyebiliriz. Arada tek tük aydınlanma, özgür düşünce, eleştirel düşünce, yaratıcılık gibi konulara değinenlerin çıkmış olması biraz umut verdi. Ancak bunlar da iktidar yarışında diğer çoğunluk görüşlerine baskın çıkamadıklarından icraatlarını gerçekleştirememiş.
Umarım ülkemizin eğitim sisteminin kısa vadeli çözümler yerine uzun vadeli somut adımlarla döşendiği dönemleri görür ve biz de müreffeh muasır medeniyetler arasında bulunuruz.