“Borchert, İkinci Dünya Savaşı sonrası “yıkım edebiyatı”nın en önemli isimlerinden biri. İkinci Dünya Savaşı yıllarında savaşın bütün acılarını tattı, yaralandı, hastalıklara yakalandı, savaş karşıtı görüşlerinden ötürü hapis yattı. Henüz 26 yaşındayken öldüğünde, ardında bir dolu şiir ve öyküyle tüm dünyayı etkileyen Kapıların Dışında adlı bir oyun ve yüreklerde bugün de yankılanan savaş karşıtı bir manifesto bıraktı.”
Kısacık bir şiir kitabı, muazzam bir çeviri. Çok keyif alarak okudum. Hayat hikayesini öğrendikten sonra yazdıkları daha çok etkiliyor. Kapıların Dışında ve Hayır De kitaplarını da mutlaka okuyun.
En sevdiğim şiiri ile sonlandırıyorum:
DÜŞLERDE FENER OLMAK
Ben ölünce,
hiç değilse
bir fener olsam;
kapında dursam,
soluk donuk geceyi
aydınlığa boğsam.
Veya limanda
gemilerin uyuduğu zamanda,
gülüşürken kızlar,
uyumasam;
dar kirli bir kanalda
bir yalnıza göz kırpsam.
Daracık bir sokağa
assalar beni:
tenekeden, kırmızı bir fener
bir meyhane önünde —
dalgın düşüncelerde
tempo tutup şarkılara
sallansam.
Ya da şöyle bir fener:
gözleri büyümüş bir çocuğun yaktığı,
duyup da korkunca çevresinde yalnızlığı;
dışarda camlarda
fırtınanın ıslığı,
kabuslar, görüntüler, cinler.
Evet, hiç değilse
ben ölünce
bir fener olsam;
tek başıma geceleri,
uykulardayken dünya,
gökte ayla senlibenli
sohbete dalsam.