Gönderi

68 syf.
·
Puan vermedi
Atsız defaatle okuduğum halde sıkılmadığım tek yazar, son zamanlarda bu hissiyatım daha da derinleşti. Pek çok yazarla tanışıyorum, pek çok kitap okuyorum ama Atsız'da bulduğumu onlarda bulamıyorum. Hatta Atsız'ın arkadaşlarına, kardeşine de bu denli ilgimin sebebi bu adını koyamadığım hissin açlığı mı diye düşünmeden edemiyorum. Sırf bu yüzden seneler önce dergilerde okumuş olduğum hikayeleri tekraren aynı şevk ve zevk ile okudum. Ahmet Bican hocanın da belirttiği üzere "Hikâye, Atsız’ın sanatında en az yer bulan bölümdür" Atsız, sadece beş hikâye yazdı ancak bu hikayelerin tamamını şiirlerinde okumuş gibi değil miyiz? Mesela Bozdoğan ile Sarı Yılan arasında geçen restleşmede Bozdoğan ölmek üzere gökten yere doğru çakılırken "Sürünerek çıkmak yükselmek demek değildir. Sen yukarılara doğru çıksan bile yine alçaksın. Ben aşağıya düşerken bile yükseğim. Sen yılan gibi yükseldin. Ben doğan gibi düşüyorum." der. Atsız sanki Kahramanlık şiirinde bu hikayesine bir nazirede bulunur: "Yırtıcılar az yaşar... Uzun sürmez doğanlık... Her ışığın ardında gizlidir bir karanlık. Adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık; Göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir." Korkunç gök gürültüleri ve yıldırımlar… Bu bir fırtına mı? Hayır!.. Bu, iki şehidin ve sayısız şehitlerin isyanıdır.. Şehitler ağlıyor… Biz yağmur sanıyoruz.. Şehitler hıçkırıyor… Rüzgâr diyoruz.. Şehitler haykırıyor… Fırtına zannediyoruz… Ve şehitlerin duasına da yıldırım adını veriyoruz… Bu alıntı da Mehmet Akif'in Balkan Cengine iştirak eden kahramanlarımıza armağan ettiği şiire benzemiyor mu? Eş hele bir dağları örten karı: Ot değil onlar, dedenin saçları! Dinle: Şehîd sesleridir rüzgârı! Durma levend asker... Uğurlar ola! Kız ve Erkek'te kızı cebren öpen erkek ve onları izleyen ay da Ayrılık şiirine denk düşüyor: Gök onun kadar derin , o gök kadar berraktı, Biraz sonra nazik ay bizi yalnız bıraktı... Bu ayrılık çağının hicranını bir düşün, Beni hala yakıyor tadı en son öpüşün!?.. İki Onbaşı hikayesinde Atsız, anlatıcı olarak araya girdiğinde "Çukurun içinde iki dost onbaşı inliyor ve onlar biraz sonra öleceklerini biliyorlar. Burada böylece ölecekleri için onlarda bir pişmanlık var mı? Hayır!.. Onlar bir görev için, görevden daha yüksek bir düşünce için öleceklerini biliyorlar… Birbirlerine hiçbir düşmanlıkları olmadığı halde böyle süngüleşmelerinde büyük bir sebep olduğunu anlıyorlar. Ve o fikri apaydın göremedikleri için ona daha çok inanıyorlar. En büyük hakları olan hayattan ayrılmak fedakârlığını da bunun için yapıyorlar…" diyor ve bu sözleri de Kömen şiirindeki Hiç düşündün mü niçindir yaşamak? Bir görev yapmak içindir yaşamak. Er kişiysen görevin neyse, başar. Zevke, eğlenceye hayvan da koşar. mısralarını anımsatıyor. Hasılı Atsız'ın şiirleri, hikayeleri, özdeyişleri, mektupları bütün hayatı tek bir şeyin yansımasıdır, fikriyatının! Namık Kemal için adeta bir fenafilvatan derdik, Atsız için de fenafilmillet demek daha doğru olacaktır. Bütün servetini, eserlerini bu milletin daha mert, daha cesur, daha zeki, daha diğergam olması için harcadı. Ne yazık ki ekstrem görenler sebebi ile daha ilk etapta bir önyargı dağı ile karşılanlar onu ve eserlerini tam manasıyla anladığını iddia edemezler. İyi ki yaşamış ve iyi ki yazmışsın Atsız... En büyük vazifeyi başarıp en küçük bir karşılık beklemeyen müstesna kimseler gibi unutulmak istesen de "anılmakla hangi ruh olmaz ki sarhoş" vecizene istinaden, ruhunu hep esrik tutmak adına daima yad edileceksin. Çünkü "asıl ölüm, unutulmaktır" Çünkü belirsiz mezarlarda anılmadan yaşayanları hatta mezar taşı bile olmayan kahramanları hayatının mihenk taşı yaptın.
Atsız Hikayeler
Atsız HikayelerHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 20181,587 okunma
··
1.255 görüntüleme
Durmuş AVŞAR. okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık.
İçtihat ve Telakki Azası okurunun profil resmi
Teveccühünüz, teşekkür ederim. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.