Gönderi

336 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 19 days
Dikkat spoiler içerir!!!! Romanımız 2073 yılında geçiyor. Ve gelecekte yaşamın nasıl olacağına dair çok gerçekçi fikirler veriyor. İleride insan ilişkilerini, doğa- insan ilişkisini, devlet- toplum ilişkisinin nasıl evrileceğini anlatıyor. Ne kadar geleceğe dair olsa da günümüzle karşılaştırdığımızda birçok ortak noktaya değiniyor yazar. Günümüzde sokağa çıkma yasağı adı altında, insanlara yalnızlaştırma politikaları uygulanıyor. Eve hapsedip telefona, bilgisayara gömülmelerine sebep oluyorlar. Gelecekte de Amerika özentiliğinin sonucu olarak gökdelenlere insanları tıkıp, karınca gibi görünmeleri ve karınca gibi muamele görülmeleri ne sebep oluyorlar. Bu da yine insanları yalnızlaştıran, tek tip insan modelini barındırmaya çalışan bir sistemdir. Bunun yanı sıra insanoğlu, çoğunluğa göre yaşamayı bir yaşam biçimi haline getirmiştir. Kendi konutlarını dev yapıların yanında zavallı, çirkin görmeye başlamışlardır. Oysa kendi evlerinde gayet mutluyken, yüksek binalarda oturmayı bir statü haline getirmişlerdir. Kat yüksekliği arttıkça böbürlenmeleride artıyor, aşağıdakileri küçümsüyorlardı. Fakat yükseğe çıktıkça yalnızlığın çepeçevre sardığını hissediyor acizlikleri karşısında elleri kolları bağlı kalıyordu. Gökdelenlerin bu tekdüzeliğine karşı çıkan, kendi evini bu yolda vermemek için direnen tek bir kişi vardı. Hikmet Şirin. Kitapta tek çıkar ilişkisinin olmadığı, samimiyetin ve saflığın son halkası olarak kalan tek kişi. Evini yıktırmak isteyen Temel Diker’e bile kapısını açan bir güler yüzü ile ve kedileri ile inceliğini yansıtan, geçmişine saygı duyan bir adam. Kendi evinden ölmeden çıkmayacağını söyleyen Hikmet Şirin’in dediği üzerine oldu. Tüm kamu kurumlarının, fabrikaların, limanların, madenlerin, ilkokuldan üniversiteye kadar sayamadığımız birçok kurumun özelleştirildiği bir Türkiye var karşımızda. Yerli-yabancı demeden satılan ve bunu övünç kaynağı yapan bir hükümet. Ve iktidarda kalmak için bir İsrailli kodamana kira ödeyen bir başbakan. Ardından her şeyin özelleştirildiği böyle bir durumda yargının da özelleştirilmesi gerektiğini savunan bir avukat Can Tezcan. Karakterimizin içindeki devrimin öncüsü, eser kalmamış proleterya sınıfının değil kodamanlarındır. Can Tezcan avukatlığını yaptığı Temel Diker’in işlerini yasayı tekeline alarak daha kolay yapacağını düşünür. Ve Temel Diker'i Amerika hoşnutluğuna her geçen gün daha da yaklaştırır.Tabii vicdan muhasebesine girmeden. Yargıyı özelleştirme girişimlerine girdiğinde, başbakan Mevlüt Doğan’ın zaten yargıyı bir mal olarak kullandıklarını görüyoruz. Şimdiki gibi. Ve devamında cebini düşünen, rantçı, kendi payına düşeni alan biri olarak karşımıza çıkıyor. Yargının özelleşmesine dair Mevlüt Doğan'ın işbirliğine ortak olmayan Can Tezcan’ın tek avuntusu boyun eğmemek. Sonuç olarak işler Mevlüt Doğan’ın istediği gibi gitmeyince çıkarları doğrultusunda ölümü hak görüyor. Bu düzenin içine doğmuş olabilirler. Fakat çıkarcı, sevgi ve saygıyı alıp verilen bir mal gibi gören, adaleti süpermarkete benzeten , idealist düşünceler etrafında düşünüp mekiği ile 550 metre yüksekliğinde lüks dairesine çekilen düzeni de kabul etmiş oluyorlar.
Gökdelen
GökdelenTahsin Yücel · Can Yayınları · 2018992 okunma
··
499 views
Yaşar Bulut okurunun profil resmi
Incelemenizin başında spoiler olduğunu belirtseydiniz keşke.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.