Vejetaryen veya vegan hayat felsefesini benimsemiş insanlara çok saygı duyuyorum. Destekliyor ve bu iradelerini de kıskanıyorum. Benim nezdim de dünyanın en dik duruşlu, en zahmet çeken ve en güvenilir insanları. Vegan felsefeye uzak olmamakla birlikte ilerleyen zaman diliminde hayatımda radikal bir değişiklik yapıp bu sisteme dahil olabilirim.
Bi kere denedim olmadı. Üstüne üstük hastanelik olup, kan ve demir haplarına dünyanın parasını verdim.
Peki bu neden böyle oldu. İnsanlar çocuklarına 6. Aydan itibaren katı gıda olarak yoğurt verirken benimkiler bana kokoreç yedirdiler de ondan.
Akabinde zaafiyet derecesine varan zayıflık - kan ve demir eksikliğinden öleceğimi düşünen çok sayın çocuk doktoru anneme içinde aklınıza gelebilecek her türlü sakatad ın bulunduğu lapayi tarif etmesi...
Bu lapanin yarı pişmiş vaziyette yedirilmesinden dolayı vegan beslenemiyorum...
Çocukluktan getirilen beslenme alışkanlığım beni mahvetti. O kıymanın kavrulurken ki hali beni çok rahatsız ediyor. Ama haftada en az bi kere et tuketmem gerekiyor.
Kitabın yazarıyla siyasi düşünce ve ya ideolojimiz tamamen zıt kutuplarda...
Ama hayvan özgürlüğü konusunda hem fikiriz.
Kaz tüyü mont veya deri ceket- bot tarzlarını kullanmıyorum.
Kürk giyenlere karşı çok hırçın bir nefretim var.
Sokakta yaralı kedi-köpekler hep bana denk gelir. Bir şekilde elimden geleni kendi çapımda yapmaya çalışıyorum.
O yüzden ilgimi çeken ve sevdiğim bir kitap oldu. İşte önümdeki yemeğe bakıp bu hayvan bundan bir kaç gün önce nefes alıyordu gibi duygusallığa girip " yemeği kendimin ve ailemin burnundan getirmişliğim çok vardır.
Kurban bayramı her sene evde ayri bir kavga sebebi... Onların hepsi, ben tek.
Hic bir hayvanı hiç bir şekilde öldüremem. Evin içine giren akrebimsi biseyi öldürmeden dışarı atıcam diye kendimi sokturmuşluğum, acile zor yetişmişliğim var.
Bu neden oldu; 5 yaşlarında dedem gözümün önünde fare öldürdü. O hayvanın çırpınışları hala gözümün önünde. Ardından babannemle temizlemeye gittiğimizde ölü farenin yavrularının oldugunu ve onu emmeye çalıstiklarini görmüştüm. O günden beri de hayvan hakları konusu kırmızı çizgim. Trafik cezam bile yok. Ama kedi köpek için çok karakolluk olmuşluğum var.
Benim gibi birinin de bu kitabı sevmemesinin mümkünatı yok.
Katıldığım noktalar çok olmakla birlikte katılmadığım noktalarda var. Evde hayvan beslemenin onların özgürlüğünü kısıtladığını düşünüyorlar. Ben petshoplardan alınmadığı takdirde sokaktan hayvan sahiplenilmesini zaten olması gereken bişey olarak görüyorum. Sokaklar hayvanlar için tekin değil çünkü...
Sohbet havasında geçen bu kitap bilimsel anlamda da bana çok sey kattı. Önce insan sonra hayvan düşüncesine katılmıyorum. Her canlı eşit benim gözümde. Bir insan yavrusu doktorlar, ağrı kesiciler eşliğinde bile nasıl zor doğuyor. O sebeple insanın çektiği doğum sancısi acisi bir kedinin yavrularını dogururken ki çektiği acidan daha kutsal değil benim için. Ikiside kolay doğmadığı gibi kolayda ölmüyor.
Zaman zaman hayvan sevgim insan sevgimin önüne gecebiliyor,
Zira insanin su bardagina sigara izmariti atan
Çorba kasesini tekmeleyen,
Evini yıkan, kulaklarını kesen
Ruh hastası hayvan görmedim daha. Muhtemelen de görmem...