Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

109 syf.
8/10 puan verdi
·
23 saatte okudu
Dürrenmatt'ın uzun öykü olarak yazdığı, hatta tek cümlelik bölümlerinden ötürü bize uzun bir roman okuyormuş hissi veren Gözlemcileri Gözlemleyenin Gözlemi bir psikiyatristin karısının ortadan kaybolmasıyla başlar. Psikiyatrist karısının kaybından, kısa sürede ortaya çıkan ölümünden kendisini sorumlu tutar. Karısını kendi gözünden bir gözlenen yerine koyar ve karısı onu bu sebeple terk eder. Karısını hala gözlenen bir nesne konumuna koymamak için onu aramaya dahi çıkmamıştır. Bu anlamda kitap gözlenen ve gözlemci üzerine kurulu paradokslarla doludur. Her bir eylem yeni bir gözlenen- gözlemci ikiliğini doğurur. Psikiyatrist karısının ölümü üzerinde gözlemci konumundayken rolünün ağırlığını bir başkasına yüklemek ister. Bir film yönetmeni olan F.'den karısının ölümü üzerine bir cinayet filmi çekmesini ister. Psikiyatrist gözlemci konumundan çekilir, gözlemci olma görevi artık F.'dedir. Fakat psikiyatrist kendi rolünden kurtulamaz, o artık gözlemciyi gözlemleyen bir gözlemcidir. Bir kamera, rollerin değişmesini sağlamaz, onları derinleştirmeye yarar. Bir olaya dair ortaya çıkacak kamera görüntüleri yalnızca gerçek gözlemciyi vicdani sorumluluğundan kurtarır, aynı yere bakan bir kameranın gözleri psikiyatriste kendi gözlerinden daha güvenli gelir. F. ise başlangıçta görevini yapan, gözlemci rolünü almış birisidir yalnızca. Fakat mantıkçı D. ile görüşmesi onu tüm rolleri sorgulamaya iter. Görevi karşısında verdiği tepkilerin bile rolünün bir parçası olup olmadığını sorgulamaya başlar. Yaşananlar karşısında gerçekten çaresiz midir, yoksa bu his de oyunun bir parçası mıdır? Gözlenen-gözlemci ikiliği bilimsel ve felsefi sahalarda çoğu durumda bir sorun olarak kendini gösterir. Gözlemci ve gözlenenin devamlı birbirine dönüşen rolleri kuantum fiziğinden, gündelik dil felsefesine kadar uzanan problem alanına girer. Dürrenmatt bu soruna daha edebi yaklaşır elbette fakat onun cümleleri gözlemci sorununa karşı akıl yürütmek için pek elverişlidir. Gözlemciyi gözlemleme serüveni ilk olarak F. ile D.'nin konuşmalarında kendini belli eder. D.'nin işaret ettiği gibi, uzun süre gözlemlenen konumunda bulunan kişi bir süre sonra gözlemcinin gözünde somut varlığını terk etmeye başlar. Gözlemleniş, soyutlanıştır. Gözlemlenen veya gözlemci fiilen birbirlerinin rollerine girebilseler de ideada bu pek mümkün olmaz. Gözlemci kendi gözleminde gözleneni giderek soyutlarken rollerdeki somut değişiklik sonucu gözlemci konumuna geçmiş gözlenen de aynı soyutlamayı yapar. Fakat başlangıçta fiili bir rol değişimi söz konusudur. Bu değişimden önce de rollerin fark edilmesi gerçekleşir. Psikiyatristin ölen karısı güncesinin sonuna ''Gözlemleniyorum.'' cümlesini iliştirir ve kaçış başlar. Küçücük bir an için bile olsa gözlemlenmek, birisinin anlık bakışını üzerinde hissetmek insanın kendisini bir nesne konumunda hissetmesi için yeterlidir. Fakat bu anlar o kadar kısadır ki insan fark etmeden geçer. Ancak uzun gözlemlerin yarattığı nesneleştirme ve soyutlama sorunlarının gözlenen için de gözlemci için de etkileri çok büyüktür. Gözlenen bulunduğu nesne konumundan uzaklaşmak için çözümü gözlemciden kaçmakta bulur ancak kaçış daha büyük problemleri beraberinde getirecektir. Gözlenen kişinin artık bir gözlemcisi yoktur, yalnızdır. Dolayısıyla zaman içinde kendi kendisinin hem gözleyeni hem de gözleneni olacaktır ki bu da psikiyatristin karısını sona götüren şeydir. Onun sonu böylece bize en küçük gözlemcimizin olmadığı dünyanın kendi kıyametini kendisinin hazırlayıp hazırlamayacağı sorusunu düşündürür. Gözlemlenmek bir anlamda insana aradığı anlamı bulduğunu hissettirir. Bir anlam uğruna gerçekleştirilen bir gözlem söz konusuysa, aynısı gözlemci için de geçerlidir. Psikiyatristin karısını bir psikiyatri nesnesi yapması gibi karısı da onu bir nefret nesnesi haline getirmiştir. Psikiyatrist, cinayeti filme çevirmeyi isterken o anlama bir de gözlemlenen konumundan katılmak ister. Kameranın kadrajına bu sefer kendisi de girecektir. Gözlemlendiğinin bilincinde olma öfkesini kendisi de tadacaktır. Hikayeye katılan Polyphem isimli bir çeşit Tanrı da psikiyatristi gözlemleyen kameranın gözlemcisi olacaktır şimdi. Bu bir çeşit devrik tanrı başka bir tanrıyı, o bir başkasını, o da bir diğerini getirecek, tanrılar da birbirini gözlemleyecek ve bu bizi hikayenin en başına götürecek. Çünkü, gözlemcinin de, gözlemlenenin de, gözlemin de daimi sonu budur. Hepsinin önünde boş bir uzam vardır, bu uzamı roller arası karışıklıklar, gözlemci zincirleri doldurur. Aslında tüm rolleri sona götüren şey, Kierkegaard’ın da söz ettiği gibi, arkada kalmış bir sonuç; birbirlerinin yokluğudur.
Gözlemcileri Gözlemleyenin Gözlemi
Gözlemcileri Gözlemleyenin GözlemiFriedrich Dürrenmatt · Can Yayınları · 2000112 okunma
··
541 görüntüleme
Bertha Mason okurunun profil resmi
Öncelikle kaleminize sağlık, çok uzun ve yararlı bir inceleme olmuş.İçine girmesi oldukça güç bir kitaba benziyor, anlatımı da öyle mi?
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.