"Eski zamanlardan kalma aynalı büyük gardrobun tam karşısına düşen yatağa oturarak ipek saçlarını geriye tarayıp kırmızı bir kurdeleyle arkadan tutturdu. Bu sırada, aynadaki aksinde kendi gözlerini seyretmekteydi. O esmer Rus, bunlarda ne görmüştü acaba? Sonra adamın iltifatlarını hatırladı... "
Okurken o kadar kaptırdım ki kendimi, gözümde canlanan sahneler, herkese ikram edilen kahvenin elimde bittiği hissi 250 sayfacık olması tek kötü yanı galiba kitabın .
İngiltere'den Fransa nın bir kasabasına kısa bi tatil için gelen Emma, yolda görmemesi gereken bir durumu görüp, Rus ajanlar tarafından rehin alınır. Her fırsatta denemesine rağmen bir türlü ellerinden kurtulamaz. İgor ile geçirdiği vakitlerden sonra ondan hoşlandığını ve onsuz yapamayacağını düşünen Emma, beklenmedik bi durumla bağlantıyı koparır. Vazgeçişler, çekişmeler, kalışlar...
Uzun süredir bir yazarın bu kadar güzel bir hissi hissettirmesini o kadar özlemişim kiokumanızı tavsiye ederim