Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yetkeci kişiliğin yaşama karşı tutumu, bütün dünya görüşü, coşkusal özlemleriyle belirlenir. Yetkeci kişilik, insan özgürlüğünü sınırlayan koşullara bayılır, yazgıya boyun eğmeyi sever. "Yazgı"nın onun için ne anlama geldiği kendi toplumsal konumuna bağlıdır. Bir asker için sevinerek boyun eğdiği üstünün iradesi ya da kaprisi olabilir bu. Küçük işadamına göre, ekonomik yasalar onun yazgısıdır. Ona göre buhran ve bolluk insan etkinliğiyle değiştirilebilecek bir toplumsal görüngü değil, kişinin boyun eğmek durumunda olduğu daha büyük bir gücün anlatımıdır. Durum piramidin tepesindekiler için de temelde pek farklı değildir. Tek fark lılık, bağımlılık duygusunun kendisinde değil, boyun eğilen gücün boyutlarında ve genelliğindedir. Yalnızca insanın yazgısını dolaysız olarak belirleyen güçler değil, genel olarak yaşamı belirliyor gibi görünen güçler de değişmez yazgı olarak algılanır. Savaşların olması, insanlığın bir bölümünün bir diğer bölüm tarafından yönetilmesi de yazgıdır. Çekilen acının her zamankinden az olamayacağı da yazgıdır. Yazgı, felsefesel olarak "doğal yasa" ya da "insanın yazgısı" olarak, dinsel açıdansa, "Tanrı'nın iradesi" olarak ve ahlaksal açıdan "görev" olarak ussallaştırılır; yetkeci kişilik için karşısında boyun eğmekten başka hiçbir şey yapılamayacak tek şey, daima dışındaki bir büyük güçtür. Yetkeci kişilik geçmişe tapar. Daha önce var olmamış bir şey istemek ya da ona kavuşmak için çaba harcamak cinayet ya da çılgınlıktır. Yaratma mucizesi -yaratma her zaman için bir mucizedir- onun coşkusal deneyimlerinin alanı dışındadır. Schleiermacher'in dinsel deneyimi mutlak bağımlılık deneyimi şeklinde tanımlaması genel olarak mazoşist deneyim tanımlamasıdır; bu bağımlılık duygusunda, günah, özel bir rol üstlenmiştir. Gelecekteki bütün kuşakların omuzlarına konulan ilk günah kavramı, yetkeci deneyimin tipik özelliğidir. Tüm insan başarısızlıkları gibi ahlak, insanın hiçbir zaman kaçamayacağı bir yazgı haline gelir. Bir kez günah işleyen herkes, demir prangayla sonsuza dek günahına zincirlenmiş demektir. İnsanın kendi yaptıkları, onu yöneten ve asla özgür olmasına izin vermeyen güce dönüşmüştür. Suçluluğun getireceği sonuçlar, pişmanlıkla hafifletilebilir, ama pişmanlık suçu ortadan kaldıramaz." Yeşaya'nın "Günahların kıpkırmızıysa bile, kar gibi beyaz olacaktır," sözleri, yetkeci felsefenin tam karşıtını dile getirmektedir. Bütün yetkeci düşüncelerin ortak özelliği, yaşamın, insanın kendi benliğinin dışındaki, çıkarları ve istekleri dışındaki güçler tarafından belirlendiği inancıdır. Olası tek mutluluk, bu güçlere boyun eğmekle elde edilebilir. İnsanın güçsüzlüğü, mazoşist felsefenin temel özelliğidir. Nazizmin ideoloji babalarından Moeller van der Bruck, bu duyguyu çok açık bir şekilde dile getirmiştir. Şöyle yazar: "Tutucu, daha çok felakete, insanın onu önlemeye gücü olmadığına, felaketin gerekliliğine ve baştan çıkarılmış iyimserin korkunç bir düş kırıklığına uğrayacağına inanır." Yetkeci kişiliğin cesareti, temelde yazgısının ya da kişisel "önder"inin ya da temsilcisinin kendisi için uygun gördüğü acılara katlanma cesaretidir. En büyük erdemi -acıyı sona erdirmeye ya da en azından azaltmaya çalışma cesaretini göstermek değil- yakınmaksızın acı çekmektir. Yazgıyı değiştirmemek, tersine, ona boyun eğmek, yetkeci kişiliğin gözünde kahramanlıktır.
·
80 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.