Kitap, basit bir dili olduğu için çok kolay okunuyordu, iki gün içinde okuyup bitirdim. Ancak karakterlerin çoğu davranışını lise döneminde olmalarına versem de genel olarak hem metinde hem de kurguda olan tutarsızlıklar kitap boyunca çok gözüme battı.
İlk olarak çok fazla aynı kelime ya da kelime gruplarının tekrarı, karakterin sürekli aynı tepkileri vermeleri okuma zevkini çok düşürdü. Peri'nin hazırlanışını ve okula sürekli yürüyerek gittiğini yazmak, uyumayı zaman kaybı olarak gören birinin sürekli uyuması, okumayı çok seven karakteri hiç okurken görmemek gibi detaylar da karakterin çok yüzeysel görünmesine sebep olmuş bence. Çok ufak detaylarla hem metni zenginleştirip hem de karakteri çok boyutlu hale getirebilecekken yazarın bunları tercih etmemiş olması biraz düşündürdü. Peri'nin başına gelen zorbalıklara ses çıkarmaları ve arada bir girdiği laf dalaşları çok hoşuma gitse de kitap boyunca Ekin'den veya Yekta'dan değil de Peri'nin kendisinden ciddi bir çıkış, bir çıldırma bekledim.
Bunlar dışında, ilk okuduğumuzda önemli bir yere bağlanacakmış gibi gözüken ama hiçbir yere bağlanmayan bir sürü olay da vardı. Kafede çalışmaları, okulda verilen grup ödevi, Yekta'nın söylediği okul gezisi. Sahne doldurmak için yazılmış gibi görünüyordu hepsi. Peri dışındaki bütün karakterler, başta Yekta olmak üzere çok yüzeysel kalmıştı. Arka kapakta isimleri yazdığı için önemli olacaklarını düşündüğüm Yiğit, Ekin ve Asya diyaloglu figüran gibiydi sadece. Yekta'nın da derdinin ne olduğunu kitap boyunca çözemedik. Büyük ihtimalle bu karakterler ikinci kitapta daha önemli bir hale gelecektir ama 460 sayfa boyunca bu karakterlere dair hiçbir şey okumamam da biraz garipti. En azından Yekta'ya dair biraz daha ayrıntı okuyabilirdik. Çünkü kitap bittikten sonra "e biz şimdi ne okuduk" demeden edemedim.