Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
59 günde okudu
Felsefe Taşı
Avrupa'da, kilisenin kabul ettiği doğruların tersi bir şey söyleyen bilim adamlarının yargılandığı bir dönem, Ortaçağ. Feodal yönetimin, sınıf ayrımcılığının hat safhada olduğu zamanlar, 11. ve 14. y.y. arası. Bu zamanda İslâm coğrafyası içerisinde olan Afrika ve Ortadoğu, ilim ve bilim yönünden Avrupa'dan daha ileride. Mısır, Irak, Tunus gibi ülkeler eğitim merkezi olan yerler. 1377'de yayınlanan 'Mukaddime'de genel olarak Arapların bedevî medeniyetin etkisiyle bilimden, çağdaş düşünceden kopuk olduğunu söyleyen; en iyi İslâm âlimlerinin Arap olmayan kavimlerden olduğunu kabul eden ve Arap olan İbn Haldun'un kendisi de eğitimine Tunus'ta başlamış. İslâm coğrafyasında bilime verilen önem ne kadar artmış olsa da İslâmiyet'in değişik görüşlerle kendi içinde çeşitlenmesi, şeriata uymayan düşüncelerin taşlanması, bilim ve ilimde isim yapmış kişilerin yeni fikirlere kapalı olması nedeniyle; bilim yeni dallara nadiren kavuşmuş. İbn Haldun da bu kısırlıkta yeni bir ilim/bilim oluşturmaya çalışmış: Umran İlmi. Yani Medeniyet İlmi. "Sizce alışılmış olmayan ve çağınızda emsalinden bir şey bulunmayan hususları red ve inkâra kalkışmayınız. Çünkü havsalanız (ve düşünme kabiliyetiniz) daralır, mümkün olan şeylerin teşkil ettiği daireyi tam olarak kavrayamazsınız... Zira varlığın ve umranın halleri birbirinden farklıdır. Bunun aşağı veya orta mertebesini idrak etmiş olan, bu konuda her şeyi idrak etmiş olmaz." Mukaddime, sayfa 409 Esasen tarihin konuları içine dahil olan medeniyeti, İbn Haldun, üzerinde daha çok durarak ayrı bir alana kavuşturmak istemiş. Bu girişimi kendi zamanında çok ilgi ve kabul görmese de, çok taraftar toplayamasa da, övgüye layık gören birkaç âlimin övgüsü dışında genel olarak eleştirilse de; sonraki yüzyıllarda hakkı verilmiş. Zamanımızda ise çok ünlü, çok saygı duyulan ve önem verilen bir kişi. Çünkü kendi zamanında geçmişten aldığı dersle geleceğe ışık tutmuş. Bu yüzden ancak gelecekte anlaşılmış. İbn Haldun; "El-İber" adındaki yedi ciltlik eserinin giriş kitabı olan ve beş ayda yazdığı "Mukaddime"de; göçebe hayatı ve yerleşik hayatı anlatımının merkezine alarak; sosyoloji, ekonomi, siyaset, felsefe, edebiyat, bilim, ilim... gibi birçok farklı konuya değiniyor. Fırsatçı bir devlet adamı olarak " Zafere giden yolda her şey mübah." düşüncesinde olması, bağlı olduğu Malikî mezhebinin kadılığını bir süre yapmasına engel olmamış. Bu özelliklerinin yanında âlim, araştırmacı, eğitimci de olan İbn Haldun; Mukaddime'sinde insanî gelişimin ve değişimin iz sürücüsü ve açıklayıcısı olmuş. Kitabında ansiklopedik birçok bilgiyi açıklayarak aktardığı için, medeniyet tarihinde kendi zamanı için bir mihenk taşı olma durumunda. Bu saygınlığını hâlâ hak ettiğini okursanız anlayacaksınız. Anlattığı her konuyu İslâmi bir sonuca bağlasa da; o zamanın şartlarının bunu gerektirdiği düşünüldüğünde aslında mümkün olduğu kadar objektif olmaya çalıştığı fark ediliyor. Kendi görüşlerini yazdığı kısımları hariç tutmak gerek tabi ki. Kaliteli kitap bir felsefe taşıdır. Ona dokunmak yazılanları okumakla oluyor. Akıl, altına dönüşüyor. Düşünceler değerleniyor. Ölümsüz olmak mı isteniyor? Felsefe taşını yazmak gerekiyor. İbn Haldun kendi felsefe taşını yazmış. Aklımızın her zaman altına dönüşmesi dileğiyle. İyi okumalar!
Mukaddime
Mukaddimeİbn-i Haldun · Dergah Yayınları · 20201,256 okunma
·
899 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.