Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Zamana sahip değiliz..
Araştırmalara göre çocukken zamanın daha yavaş akması (daha doğru bir tabirle daha yavaş aktığı algısı), esasen hayatı yaşama şeklimizden kaynaklanırmış. Hayatın erken evrelerinde neredeyse her şey zihnimize ‘yeni’ ya da ‘ilk’. İlk kavga, ilk dayak, ilk sevgili, ilk öpüşme, ilk ayrılık, tırmanılan ilk ağaç, ilk düşüş, ilk defa yenen yemek... Ne acıdır ki her biri birbirinden kıymetli bu anların çoğu belleğimizden uçup gider.. Yaş ilerledikçe günler çoğumuz için bir öncekinin tekrarına, hatta kötü bir kopyasına dönüşür. Yeniliklerle, keşiflerle, karşılaşmalarla dolu günlerinin yerini aynı iş, aynı yollar, aynı arkadaşlar, aynı yemekler ve benzeri türden kısırdöngüler alır.. İçini eşsiz ve benzersiz hatıralarla doldurabildiğimiz anlar azaldıkça yaşam da sıradanlaşır. Ardından yaşa takılma riski olmaksızın geliveren erken emeklilik. İşten değil elbet, hayattan. Ne tazminatı var ne de maaşı. Benjamin Franklin demiş ya hani, “Bazıları yirmi beş yaşında ölür fakat yetmiş beş yaşında gömülür” diye, işte o hesap.. Ne acıdır ki üstüne ekleme yapamadığımız tek varlığımız zaman. Ona dair cehalet ve kibrimiz o seviyede ki ‘sahip olduğumuz’ iddiasına dahi kapılıyoruz bazen. Safça bir hüsnükuruntu. Zamana ‘sahip’ falan değiliz. Bu yanılgı içinde dahi ne kadarına sahip olduğumuzdan habersiziz.. Karşılığı olmadan banka hesaplarımızda sadece elektronik bir veri olarak yatan mevduatlar gibi, zamanı da ihtiyacımız kadar varmışçasına algılıyor, yaşıyor ve harcıyoruz. Peki ona dair bu tedirginlik ve pişmanlığımızın sebebi ne? Söyleyeyim: Gerçeğin sandığımız gibi olmadığını bal gibi biliyoruz.. Ertesi gün havanın nasıl olacağına dair gayet sahih kaynaklarımız var. Otomobillerimiz kendi meselelerimiz yetmezmiş gibi kontağı her çevirdiğimizde lastik basıncından ya da menzilden dem vuruyor. Kurban Bayramı takvimde işaretli, erken rezervasyon avantajını değerlendirmek gerek.. Peki bizim bu planlar içinde kendimize dair bir tahmin ya da garantimiz var mı? Daha kaç Kurban Bayramı var olacağız mesela? Önümüzdeki cumartesi tam piknik havası olacak da biz toprak üstünde kalacak mıyız dersiniz?.. İşte bizi asıl huzursuz eden şey, her şeye hükmeden zamana yönelik bu bilgisizlik, yetkisizlik ve çaresizliğimiz. Kafası kesik tavuk, ipini koparmış dana gibi oradan oraya savrulmamız bu yüzden. Bizi sakinleştiren ise bu fikirden kendimizi uzaklaştırabilme yeteneğimiz. Yoksa bir an sonrasına dair bile garantimizin olmadığı (Nâzım Hikmet’in tabiriyle) ‘her dalı yemiş dolu bu dünyadan’ nasibinizi almak yerine oturup şu yazıyı okuyabilir miydiniz? Huzurun kaynağı zaman ve düzen karşısındaki teslimiyettir... Serdar Kuzuloğlu / Kısa Bir Süre İçin Zamanı Düşünme Vakti Tuhaf Dergi, Nisan 2019, s.22-23
·
516 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Nur Baylar okurunun profil resmi
Önüne geçemediğimiz zamana rağmen, anın kıymetini bildiğimiz nice güzel bayramlar dilerim sevgili Bahar hocam💕🤗💞
Bahar T. okurunun profil resmi
Bilmukabele ve an’ları anı’ yaparken güzel insanlara denk gelelim inşaallah her şeye rağmen sevgili hocam.. ✨💧🤍🤗
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.