İbrahim Golestan'a
tüm varlığım karanlık bir ayettir benim
seni
kendinde tekrarlayarak
yeşermenin ve çiçeklenmenin sonsuz gündoğumuna götürecek
ben bu ayette senin için ah çektim, ah!
ben bu ayetle
ağaçla ve suyla ve ateşle bütünleştirdim seni
hayat belki
bir kadının her gün filesiyle geçtiği uzun bir caddedir
hayat belki
bir adamın kendini dala astığı iptir
hayat belki
okuldan dönen bir çocuktur
hayat belki
iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır
ya da
yoldan geçen bir başkasına
şapkasını kaldırarak anlamsız bir gülümseyişle
"günaydın" diyen adamın
şaşkınca karşıya geçişidir
hayat, bakışlarımın
senin gözbebeklerinde
kendini paramparça ettiği
o tutuklu andır belki
ve bakışım kendisini,
aydınlığın ve karanlığın idrakiyle
karıştıracağım duygusu içindedir
yalnızlık boyutlarındaki bir odada
tek aşklık kalbiın,
kendi ınutluluğunun yalın bahanelerine
saksıdaki çiçeklerin güzelce soluşuna
eviınizin bahçesine senin diktiğin fidana
ve bir tek pencere için öten kanaryaların şarkısına
bakıyor.
ah!
bana düşen budur
bana düşen budur
bana düşen
bir perdenin asılışının benden aldığı gökyüzüdür
bana düşen terk edilıniş bir ınerdivenden inınek
ve yalnızlık içinde çürümekte olan bir şeye ulaşınaktır
bana düşen hatıralar bahçesinde hüzünle dolaşmaktır
ve "ellerini seviyoruın"
diyen sesin kederinde ölınektir.
elleriıni bahçeye dikiyoruın
yeşereceğim biliyoruın, biliyorum, biliyoruın
ve kırlangıçlar ınürekkepli parınaklarıının arasına
yumurtlayacaklar
küpeler takacağıın kulaklarıına
kıpkırınızı kirazlardan
ve tırnaklarıma yıldızçiçeği yaprakları yapıştıracağım
çocukları bir zaınanlar bana aşık
bir sokak var orada
aynı dağınık saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla
o çocuklar,
bir gece rüzgarın alıp götürdüğü
o küçük kızın ınasuın tebessümünü düşünüyorlar hala
bir sokak var
kalbimin
çocukluğumun mahallelerinden çaldığı
zaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu
ve bir oylumla gebe bırakmak zamanın kuru çizgisini
bir aynaya misafir gidip dönen
bilinçli imgenin oylumuyla
ve işte böyledir
biri ölür
ve geride kalır biri
hiçbir avcı
çukura dökülen sığ derede
inci avlayamaz
hüzünlü, küçük bir peri tanıyorum ben
okyanusta yaşayan
ve yüreğini ahşap neyinde
usul usul çalan
hüzünlü, küçük bir peri
geceleri bir buseyle ölen
gün ağarırken bir buseyle yeniden doğacak olan