Gönderi

Gözün değdiği yerde gül de olur, diken de. Gönül vardır gülde kalır; gönül vardır dikende. Göz bakar, gönül görür. Harcanıp gidiyor ömür dediğimiz. Bu kadar keşmekeş, bu kadar koşuşturmaca, bu kadar dağdağa içerisinde savrulup gidiyoruz. Bir çok şeyi fark etmeden. Kimi güzellikleri hiç göremiyor, kimine hiç dokunamıyoruz bile. Bir hikâyedir. Kızılderili şefleri trenle New York’a getirildi. Bir heyet kendilerini karşıladı. Konuklara toplantı öncesi kenti gezdiriyorlardı. Sokaklardaki insan seli, arabaların, iş makinelerinin gürültüsü kızılderilileri şaşırtmıştı.. Birara kızılderililerin şefi bir Ağustos böceğinin şarkısını duyduğunu söyledi. Diğer reisler onayladı ama beyaz adamlar inanmadı. Kentte Ağustos böceğinin olmayacağını, olsa bile bu gürültüde duyulamayacağını söylediler. Şef ısrar etti. Arabayı durdurdu. İndi, ilerideki parka gitti ve bir ağaçta Ağustos böceğini gördü. Amerikalılar şaşırmıştı.. “Olamaz” dediler, “Sende doğaüstü güçler var.” “Hayır” dedi Kızılderili, “Ağustos böceğini duymak için doğaüstü güce ihtiyaç yok.” “O zaman biz niye duymadık?” dediler. Kızılderili şefi cebinden metal bir 50 sent çıkardı, kaldırımda yürüyen insanların arasına yuvarladı.  Bir anda herkes “Acaba benden mi düştü?” diye paraya bakmaya başladı.  Şef yanındakilere sordu: “Anladınız mı?” “Anlamadık” dediler. Anlattı; “Bir insan için önemli olan, nelere değer verdiğidir. Çünkü her şeyi ona göre duyar, ona göre görür ve ona göre hisseder. Siz doğaya değer verseydiniz, Ağustos böceğinin şarkısını duyardınız.” Gönlümüz görmesi gerekeni görsün, duyması gerekeni duysun, dokunması gerekene dokunsun ki, yaşadığımıza değsin. Gülü de, gönlü de varedene hamdolsun. Gül efendimize salat olsun. Gönlüyle görenlere, gözün her baktığı şeyde Hakkı görüp gül derenlere selam olsun.
·
90 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.