Gönderi

100 syf.
8/10 puan verdi
Artemis Tapınağı'nı Unutmayın!
"Mağrur Babil'in üstünde savaş arabaları için yol olan duvarını ve Alpheus'taki Zeus heykelini ve asma bahçeleri gördüm ve Güneşin kolosusunu ve yüksek piramitlerin devasa işçiliğini ve Mausolos'un engin mezarını; ama Artemis'in bulutlar üzerine kurulmuş evini gördüğümde diğer tüm harikalar parlaklıklarını kaybetti ve dedim ki "İşte! Olimpus'un dışında, Güneş hiç bu kadar büyük bir şeye bakmadı..." (Antipater, Yunan Antolojisi [IX.58]) Efes, İzmir'in Selçuk ilçesinde yer alan Celsius Kütüphanesi ile ünlenen, bu gün hala günbatımıyla hayranlık uyandıran, önce Antik Yunan sonrasında Roma kenti. İçlerinen birine odaklanılacaksa da mimari eserleri sıralamak gerek diye düşünüyorum, çünkü bu eserler Efes'in taşıdığı halkların birlikte olabildiği güzel bir resimdir aynı zamanda. Antik Kentte yer alan eserler şunlar; Artemis Tapınağı, Celsus Kütüphanesi, Meryem Ana Evi, Yedi Uyurlar (Ashab-ı Kehf), İsa Bey Camii ve diğer yapılar, Hadrian Tapınağı, Domitian Tapınağı, Serapis Tapınağı, Meryem Kilisesi, St. Jean Bazilikası, Yukarı Agora ve Bazilika, Oktagon, Odeon, Prytaneion (Belediye Sarayı), Mermer Cadde, Domitianus Meydanı, Magnesia Kapısı (Üst Kapı) ve Doğu Gymnasiumu, Herakles Kapısı, Mazeus Mitridatis (Agora Güney) Kapısı, Yuhanna Kalesi... gibi uzadıkça uzuyor. Yalnız bu isimler bile ilgilisine çok şey verir. Şimdi bağlamdan uzaklaşmamak adına ki benim için çok zor, Artemis Tapınağına bakmak gerekiyor. Artemis Tapınağı, (Diana Tapınağı olarak da bilinir) isminden de anlaşılacağı üzere tanrıça Artemis'e ithaf edilen, yapımı M.Ö. önce 550'de tamamlanan? dünyanın yedi harikasından biridir. Lidya Kralı Kroisos’un Yunan Mimar Chershpron'a tasarlattığı mermer tapınağın yapımı tam yüz yirmi yıl sürmüş, çeşitli yıkımlara uğramış ve nesillerce emek harcanarak ayakta tutulmaya çalışılsa da bu gün geriye mermerden bir yığıntı kalmıştır. Tapınağın zemini depreme dayanıklılık açısından paketlenmiş kömür ve koyun derileriyle oluşturulurken büyük oranda mermerden meydana gelen yapı 17 metre uzunluğundaki 127 adet sütunla son derece görkemli olup tamamlanmış mı sorusu bu gün hala akılları meşgul etmektedir. Pek tabii Tapınak dünya UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır. Tamrıça Artemis, (Roma'daki karşılığı Diana) Zeus ve Leto'dan doğan Phoebe olarak da bilinen ay tanrıçası, güneşin yani Apollon'un (Phoebos) ikiz kız kardeşidir. İkizlik durumu biraz karmaşık, Artemis'in Apollon'dan bir gün önce doğup kardeşinin doğumu sırasında annesine yardım ettiği ve doğumun sancılı haline tanıklık etmesiyle evlenmemeye ve bakire kalmaya yemin ettiği varsayılır. Ares ile dost olan Artemis, aynı zamanda vahşi doğa, avcılık, okçuluk ile temsil edilmektedir. Bedenin doğasıyla bakire tanrıça unvanını da taşıyan Artemis hakkında çeşitli kültler vardır ve Efes Artemis'inin de burada farklı olduğu görülmektedir. Efes Artemisi göğsü sayısız memeli, doğanın dölleşmesini simgeleyen ve hem doğu tanrıçaları hem de kibele ile benzeşmesiyle diğer Artemislerden ayrılmaktadır. Artemis mitleri sayısız olmakla birlikte Artemis Avcıları da geyikli tanrıçaya yeminleri, doğayla ilişkileri bakımından ayrı öneme sahiptirler. Tarihçeye verdiğim değer, mekanı anlamdırma çabamın bu oyunla ne kadar ilgili olduğu sorusunun tek bir yanıtı var aslında. Bu kadar açıklamaya gerek olmasa da detaylar önemlidir diyerek olaya girmeye çalışacağım. İnşaat sektöründe olanların bileceği üzere hem ağır hem de çok tehlikeli sınıftaki çalışmaların bu gün gelişen teknolojiye rağmen zorluğu tartışılmazdır. Düşünün ki teknolojik gelişmelerin henüz basit makinalarla sınırlı olduğu, belki ağır işçilik sırasında can kaybeden kölelerin şöylece bir çukura yuvarlanıverdiği, ama ne olursa olsun yüzlerce insanın emek harcadığı tapınak inşasının zorluğu ile onu yıkmanın kolaylığı arasındaki dayanılmaz uçurumu. Terapi niyetine izlediğimiz, dev yapıların patlamalı yıkımlarının verdiği haz ile Herostratus'un yangını kıyaslanabilir mi bu gün? Evet, onlarca yıl hatta yüzyılı aşkın sürede yapılan Artemis Tapınağı'nı, İ.Ö.356'da bir gece Herostratus adlı bir çılgın yakar, bir gece de tapınak olur kül. "Herostratus'u Unutun!" Musevi asıllı Sovyet-Rus oyun yazarı Grigory Gorin'in iki perdeden oluşan komedisini Filiz Ofluoğlu çevirisiyle okudum, ancak Haluk Bilginer'in Kundakçı adlı bir başka çevirisi dahil bir kaç çevirisi daha var. Ülkemizde pek yaygın olmasa da çeşitli tiyatrolarda sahnelenmiş. Ama konumuz metin ki bu en az sahne kadar önemli. Eser bir oyun içerisinde olunduğu gerçeğini saklamıyor, tıpkı Antik Yunan'da olduğu gibi prologos bölümüyle karşılıyor bizi "Tiyatrocu", evet bir Tiyatrocu da oyunun içinde, tüm karakterlerle diyalog kuran onları zaman zaman yönlendiren günümüzden ışınlanan karakter, bizi Ibsen'in " Beşinci perdenin ortasında da ölünmez ki" uyandırışı gibi gerçek hayattan koparmıyor. Evet, olay çoktan yaşanmış, Tapınak Herostratus tarafından kül edilmiş ve asıl oyun bu olay sonrası suçlunun yargılama sürecini konu ediyor. Dönem hükümdarı Persli Tisafernes "Bir bildirge çıkarttım: 'Bütün Efes halkı sonsuza dek Herostratus’u unutacaktır!' Bu bildirge mermer bir levhaya kazınacak ve kent meydanına asılacaktır." emriyle Herostratus'u unutulmaya mahkum ediyor ki çok güzel bir ironi ile başlıyor oyun, çünkü Artemis Tapınağı'nı yakan kundakçının tek amacı; ün ve unutulmamak yani ölümsüzleşmek. Ünün nasıl olacağını asla önemsemiyor Herostratus, uzun uzun açıklanan tapınak yapımı, tanrıça tanımı umrunda bile değil çünkü pek de inanmıyor ve ona göre yüzyirmi yıldır süren emek değil o konuşulacak asırlar boyu belki de ulaşıyor amacına. Zeki ve kurnaz biri Herostratus, zindandayken ölüm onu zerre ilgilendirmiyor idam süresini zekasıyla kendi belirliyor, Kral, Kraliçe, Gardiyan, Tefeci, Sarhoşlar Topluluğu... Bir şekilde hepsini yönetimi altına alıyor. Oyunları zekice ve görüyor ki ölümsüzlük arayışı yalnız ona ait değil, ona yaklaşan herkes de ününden bir parça istiyor. Peki bu davranışta bir mantık aranabilir mi? "Bugün beni lanetliyorlar; yarın benim ilginç biri olduğumu düşünmeye başlayacaklar; bir yıla kalmaz beni severler; beş yıl sonra da bana taparlar. Sıradan bir faninin ilahlara meydan okuması az şey değildir. Benden başka kim buna cesaret etti? Prometheus belki? " Peki neden ün ister bu insan? Herostratus hakkında pek fazla bilgi vermez oyun belki üstü kapalı da olsa her şeyini yitirmiş, köle değil belki ama zengin de olmayan sade bir vatandaştır o. Oysa Pers hükümdar Tisafernes ve Kraliçesi çok farklı değildir ün isteği konusunda, kendilerini yazmaları için tarihçiler, onları temsil eden heykeller için sanatçılar, belki ozanlar... Ün için fazla para harcarlar belki de.. Oysa bir kıvılcım yetmiştir Herostratus'un pek de politik yanı olmayan ün arzusuna: “Canının istediğini yap, ne tanrılardan ne de insanlardan kork! Böylelikle sonsuz zafere ve onura erişirsin!” Oyun boyunca kundakçının zekası ile herkesi dize getirişini, onu yargılayanların aslında onu merak eden, belki gizli hayranlık duyanlardan oluştuğunu, her karakterin ruh halini yansıtabilidiğini ve mesaj dağıtımının tüm rollere neredeyse eşit verildiğini görüyoruz. Ve tüm bunların yanında bir de yargı makamı var. Kanunu koyanlar ihtiyar, kanun koyucular yasalardan bir haber belki ama oyundaki yargıç düşünülenin aksine dürüst görünüyor. Bu bakımdan da oyun zıtlıkları bir arada barındırıyor denebilir. Temponun düşmediği, iki perdenin de eşit ve finalin bana göre vurucu olduğu güzel bir oyun; Herostratus Unutulsun. Dramaturjik açıdan tekrar tekrar yorumlamaya ve sahnelemeye açık. Bir Anarşizm ya da terörizm propagandası mı var yoksa eleştirisi mi var ki kundakçılığın zararları ve kötü ün konusuna da tiyatrocu değiniyorsa da konu tartışmaya açık. Oyun boyu Tiyatrocu'nun mizah dolu ilk çağ tragedya yazarlarından alıntılar yapması sevinmli, yazarın fikri ya da dönemi yansıtmaya yönelik fikirler mi bilinmese de mizojinist kokular yok değil. Oyunu anlatmadığıma emin olabilirsiniz sadece genel hatlara değinmek durumundaydım. Peki ana fikir? Yok. Başından bu yana akılda bir çok soru: Artemis Tapınağı insanlar için ne ifade ediyor? Bir düşmanlık varsa bu Artemis'e mi yoksa tapınak sadece bir piyon muydu? Klişe de olsa reklamın iyisi kötüsü olur mu? Ölümsüzleşmek için geride bir eser bırakmak yerine yok etmek de konuya dahil midir? (Ah Vergilius...) Yunan- Roma savaşlarının ve Pers iktidarının, Artemis Tapınağı'na, sayısız meme ve doğurganlığı simgeleyen figürlerden görüldüğü üzere, mezopotamya tanrıçalarıyla etkileşmeye neden olup, tanrıçaya yeni bir yorum kazandırdığı söylenebilir mi? Yasa koyucular ve uygulayanlardan bir tanesinin bile temiz kalması yine de adaleti sağlar mı?.. Ve özgür hareket her zaman mübah mıdır? Sorular uzadıkça uzar ama bir güldürünün aynı zamanda sorular sordurması son derece güzeldir. Eseri tavsiye ederim, ister izleyin ister okuyun ama Herostratus'u Unutun! :)
Herostratos'u Unutun
Herostratos'u UnutunGrigory Gorin · Adana Şehir Tiyatroları · 04 okunma
··
1,765 views
Levent okurunun profil resmi
Strabon bu olayı kayda geçirmeseydi unutulmuş olacaktı. Üstüne bu iletişim çağında bu oyun da yazılınca unutulması olanaksız oldu. Verdiğiniz bilgiler ile okuyan herkesi oyuna hazırlamış oldunuz ama oyun tekrar oynanır mı, zor. Biz de okuruz artık. Teşekkürler
Psyche okurunun profil resmi
Oynanacaktır, neden oynanmasın ki? Unutturma çabası da unutmamaya etken aslında. Evet oyun bu zaten kayıtlar olmasa bilemezdik, bir de mesela mimarı, Kroisos'u hepsini biliyoruz. Ama orada taş taşıyanı, kazı yapanı bilmiyoruz ya da Starabon onları kayda geçirmemiş mesele bu galiba. Rica ederim.
Levent okurunun profil resmi
O dönem!.. Şimdi de çok farklı değil. Taş taşıyanı hala kayda geçmiyorlar.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.