Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
·
Puan vermedi
Marquis De Sade. İsminin sonuna bir “izm” ekletebilmiş yazar. Kendisi sadizmin kurucusu. Kitabı okurken, sıklıkla yazarın ironi yaptığı fikrine kapılıp sonrasında böyle olmadığının anlık idrakiyle kendinizi okumaya devam etmeye zorlayacak olduğunuz bir kitap Yatak Odasında Felsefe. Benzer şekilde Georges Bataille da “Sade’ı, harfi harfine ciddiye almayı istemek nafile bir çabadır” diye yazar. Sade’ın kendi gözleriyle bir kitap olarak bile görmediği eserlerini de içeren külliyatı bir hınç edebiyat tarihidir. Belki de bu yüzden, kustuğu öfkeye yenik düşerek yeraltı edebiyatı olmuş, çok da nitelikli bir külliyat olarak değerlendirilmemiş her zaman. Aslında kitapta karşımıza çıkan şey çoğu zaman pornografi bile değil, dille ya da eylemlerle sergilenen sövgüdür. Penis, vajina ve dil aynı anda boşalmayı arzular. Fakat Sade, bu sövgü retoriğinden, yeni bir estetik çıkaramaz, çünkü korkunç bir paradoksla karşı karşıyadır. Her şeyden önce, Sade’ın bütün silahı, mevcut değerlerin çiğnenmesidir -parodisini yapmak değil- ve varoluşunu biraz da bu değerlere borçludur. Sövmenin hazzını yaşayabilmek için, sövgünün nesnesini her an göz önünde ve bellekte tutan hastalıklı bir anlayıştır bu. İmgelem olarak yok etmek istediği şeyi daima yaşatmak zorundadır. Bu anlamda, Sade’ın “küfr”ünün arkasında, köklü bir inanç bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. Üstelik Sade tanrıya büyük bir öfke duyuyor ve tüm sövgülerini tanrıya yönlendiriyor, bununla birlikte tanrının olmadığına inandığını söylüyor. İçerisinde bulunduğu bu ikilem oldukça dikkat çekici. Kitabın birçok sayfasında anlaşılıyor ki dışlanmış olmanın ve içerisinde barındırdığı kötücül hislerin onda bıraktığı derin izler, onu sanki bütün bu toplum ahlakı ve toplum inancından intikam almaya zorlamış gibi. Kendisini dahi dışladığı ve kendisinin dahi kendisinden nefret ettiği bir zamanın olduğu, nihayetinde “hayır; asıl kötü, pis, ahlaksız, cehennemlik olan sizlersiniz” diyerek tüm eserlerinde bilinçsizce bunu dinlere, yasalara ve topluma haykırmak istediğini sanabilirsiniz. Düşünürken zorluk çekebileceğimiz bir an: Kötü olduğunun yahut kötüyü istediğinin farkında bir insan, “kötü” kavramı üzerinde yeni bir oluşum getirmek istiyor fakat bunun için Fransızcaya sövüyor :) . Kötü olduğunun farkında ama bundan hoşnut olmayan. İstemeden daima kötüyü, en kötüsünü düşünen ve iradesinin tüm kuvvetle kendisini kötülüğe ittiğinin farkında olan bir insan. Diğer insanlardan farklı olduğunun farkında olan ve bu sebeple Tanrı’ya ve kendine nefret duyan bir insan. Ahlak, din ve benliği arasında arafta kalmış bir insan. Diğer kötülerden farklı olarak “farkında olan” bir insan. Hayatta birçok şey kabullenilebilir olmalı; fakat bir insan, herkesçe ve özellikle kendisince, doğduğu andan itibaren cehenneme ait olduğunu nasıl kabul edebilir? Bir de kendini çok seviyorsa?
Yatak Odasında Felsefe
Yatak Odasında FelsefeMarquis de Sade · İthaki Yayınları · 20192,112 okunma
·
467 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.