Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

120 syf.
8/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Blanchot'nun bekleyiş mekanında iki kişi vardır. Bu iki kişi, bir otel odası tasvirini andıran mekanda yalnızca birbirlerini duyar, kendi mevcudiyetlerinden haberleri dahi olmaz. Uzun koridorlar, der devamlı Blanchot, bununla bomboş odanın tek somut tasvirine mi, iki bedensiz zihin arasındaki yola mı işaret eder bilinmez. Bize yalnızca bir kadın ve adam verir, onları kendilerine bile vermez. Birbirlerini duymaları için konuşmamaları, kendi benliklerinden haberleri olmaması gerekir bu iki kişinin. Mutlak anlamıyla duymak, karşıdakinin zihnini duymak anlamına gelir, bu da sözcüklerin kat ettiği yolda kaybolan anlamlarla hemen hiçbir zaman mümkün olmaz. Geriye yapacak ne kalır? Bir hikayenin içinde yaşamak veya sadece beklemek. Beklemek kendi içinde devinim halindedir. Bekleme eylemi sürekli farklı bedenlere bürünür. Bu yüzden bu eylem geniş ve kapsamlı şekilde var olamaz. ''Bir şey beklendiğinde artık daha az bekliyorduk.'' Beklemenin farkındalığı bekleme eylemini ortadan kaldırır. Bunun için bir süreklilik kazanmış olan bekleyiş, beklemeye izin vermez, herhangi bir şeyi beklemeyi tümüyle reddeder. İşte adam ve kadın neyi beklediklerini bilmeden sadece beklerler. Her geçen saniye bekledikleri şeyin anlamını biraz daha yok eder. Ona anlam kazandıran zaten bekleme edimidir çünkü. Bir cümle üzerine düşünülürken, ilk düşünülen anlam ortadan kalkar, o cümle bir öncekiyle aynı değildir, üzerine her düşünmede cümlenin anlamı biraz daha kaybolur. Bekleme de böyledir ve bunun son bulduğu yer, ''başıboşluğun mekanı'' bekleyiştir. Bekleyişin her noktası birbirinin aynısıdır. Beklemenin deviniminin ardından mutlak bir sessizliği andırır bekleyiş. Adam ve kadın kendileri dışında her şeyi beklerler: Belki birbirlerini, belki o odadan çıkmayı belki de bir daha hiç beklememeyi, unutmayı. Bekleyişlerinin başını ve sonunu hatırlayamaz ikisi de. Belki de sonsuz bekleyişleri böylece evrilmeye başlar unutmaya. Kadının adama kim olduğunu sormasıyla bekleyiş çürümeye başlar. Çünkü bekleyişi yaratan kimliksizliktir. Bekleyişin çürümesiyle onu unutmanın ilk adımı atılır. Bu sırada adam ve kadın kendi benliklerine öyle uzak konumda bulunurlar ki, bekleyişin unutuşa dönüşümünün farkındalığını, birbirlerine sorular sorarak kazanırlar. Fakat unutmanın yine kendi devinimi içinde hala bir şeyi bekler bu iki kişi: unutuşu. Bekleyiş onları ayrı tutar, unutuş ise onları birleştirecek tek şey olacaktır. Unutuş yitip giden anlamları da bir arada tutar, ''Bu ölümdür,'' der kadın. ''Ölmeyi unutmak, işte ölüm budur.'' Her şeyiyle, mutlak bir unutma, unutuşta vuku bulur. Unuttuklarımızın birer görüntüsü o anlığına kaybolup gider hafızamızdan. Unutmak görüntüleri siler, yalnızca ''şeyler'' üzerine çalışır. Fakat unutuş, her şeyi kaybetmektir. Unutulan nesnenin veya kişinin, unutulan andaki konumuyla birlikte kendi mevcudiyetimizin o anki durumunu da yitirmektir. Unutuş, küçücük bir ana sığmış onca görüntünün hafızadan silinişi, mutlak bir yitiriş olmalıdır. Kadın ve adam bu yitirişe kendilerinden başlarlar. Bir ''öteki''nin varlık zorunluluğu burada da kendini gösterir. Bir ''başkası'' olmadan unutuş gerçekleşemez. Her şeye, beklemeye, unutmaya izin veren de zamandır; daha sonra ilk yitirilen şey de odur. Her şeyin sonu unutuşa çıkar: Hatırlamak unutmak içindir. Kadın ve adam son sayfaya, son cümleye kadar hatırlar, bekler. Hatırlayış ve unutuş arasındaki boşluk da, görmek ve söylemek arasındaki boşluğa benzer. Nihayetinde görüntüleri birleştirenin söylen olması gibi, adam ve kadını belki de ilk defa bir araya getirecek şey unutuş olacaktır. Ne var ki tüm bunlar, tüm bu süreklilik, dönüşüm küçücük bir anda gerçekleşir. Kadın ve adam da bu ana tutunmayı seçer. ''Hala bir an var mı?'' -"Hatırlayış ile unutuş arasındaki an.'' ''Kısa bir an, hiç durmayan.''- "Ne hatırlanan ne unutulan bize gelince,'' - "Bizi unutarak anımsayan?''
Bekleyiş Unutuş
Bekleyiş UnutuşMaurice Blanchot · Monokl Yayınları · 2018699 okunma
·
1.029 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.