Gönderi

250 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Merhaba kitapsever arkadaşlar… Kitabımı akşam bitirdim, 23.30 sıralarında falan… Kitabı bitirirken ki duygularımdan ötürü ve uykumdan dolayı sabaha ben güzel kafayla bir inceleme yazayım dedim. Çünkü gözlerim ağlamaktan ıslak ve kapanmak üzereyken; burnum ise foşul foşul akıyorken yazamadım. Neyse sabah oldu kahvaltıdan sonra oturdum bilgisayarın başına… Açtım kitapta geçen parçaları sıraladım tek tek… Neşet Baba / YA BENİ DE GÖTÜR YA SENDE GİTME ile yorumu yazmaya başlıyorum…. Hasan Ali TOPTAŞ ile birlikte ikinci eserimi de okudum. İlk kitabım Gölgesizlerdi. Çok beğenmiş ve etkilenmiştim. Bu kitaba ise gerek sitedeki etkinlikler, gerekse kitap satış sitelerinde ilk üç de görmem, gerek yorumlar ve sabitfikir dergisinin 2016 yılının en iyi kitabı seçilmesi üzerine okumaya başladım. Kitabı Yadigâr Hoca ile okuyacaktım güya… Ben okuyamam diye kendime kızarken çünkü çok yoğun bir üç gün geçirecektim. Kardeşimin hastalığı için Isparta’dan Burdur’a oradan da Antalya’ya gidiyoruz ve direksiyonda olacağım için baya geride kalacaktım. Ama ne olduysa kitaba 20 sayfa başlayınca öylesine içine aldı ki… Kitabın pdf ve ekitap versiyonunu bulamayınca tek tek sayfalarını fotoğraflarını çekip nereye gitsem elimde telefondan okumaya başladım. Okudukça okuyorum ve okudukça duygulanıyorum. Spoiler içerir. Şimdi elimde bir bardak çay ve kitap ile konuları deşmeye başlıyorum. Öncelikle yazarın dili çok güzel. Etkileyiciliğinin yanında sadelik ve Türkçe’nin yalınlığı ve dilimizin doğallığı ile bütünleşmiş kelimeler diz dize. Kitabın başlangıcında yardımseverliğin kaybolduğuna dair, artık vurdumduymaz bir halk olduğumuza dair bir başlangıçla girdik. Bencil olduk halkım dedi Toptaş. O engelli haliyle yardım etmesi yok mu arabalara? Ah dedim ah nerede o günler? Sonra oğluna yük olmamak için yaptıkları? Ne demeli o babaya? Ah babalar ah… Kitabın ana teması babalık gibi aslında ama içerisinde o kadar fazla konu var ki hangi birini anlatayım… Üşenmeden doluca bir yorum yapacağım ama. Ayağından sorunu olan ve değneklerden kurtulmak isteyen bir baba ve oğlunun hikâyesi. Bu hikâyede kavga çekişme yok ama tamamen sevgi dolu, fedakârlık dolu. Protez bacak için koşturmalar bölümü de çok güzel anlamlarla dolu. İyi yüreklilerin saflığı, cingözlerin ise hainliği, dolandırıcılığı. Ne kadar sinirlendim arayıp ben sizi iyi ederim deyip paralarını alıp sonra da kaçıp gidenler… Şimdi bile o kadar var ki… Sonrasında yaşananlar ise artık tam bir roman oldu. Babanın oğluna eziyet etmemek için doktoru bırakması eve gitmek istemesi. İnatçı aslında Aziz amca ama sabırsız… Unutmadan diyeyim Aziz Amca’nın eşi de var. Müslüman diye kocasına seslenmesi yok mu? Çok güzel ya. Yazarın dili o kadar doğal ve yöresel ki okutuyor adamı. Neyse artık koşturmaca ve roman başlıyor. Hasta Aziz Amca’yı iyileştirmek için yollar oğluna artık dar geliyor. Su yolu gibi oluyor Ankara – Denizli yolu. Aziz Amca bir araba, kamyon tutkunu zamanında Tır şoförlüğü yapmış. Oğlunun yanında o da bir muavin gibi gidiyor geliyor ama Gömü ilçesine gelince yavaşlıyor. Nedeni ise kitapta kalsın. Yollarda öyle gezdirdi ki Toptaş betimlemelerle o yolları tek tek gezdim. Hele benim memleketim Isparta’ya gelince daha da içim kıpır kıpır oldu. Denizli-Afyon-Ankara-Dinar-Sandıklı arasında çok yolculuk yaptığım için yolları gayet iyi biliyorum gözümde canlandı roman, betimlemeler ile de yaşadım romanı hele yollarda giderken ki açtığı parçaları youtube’dan bulup bulup dinlemek. Daha da efkârlandırdı. Tam hastane mevzusu açılmışken Devlet Hastanelerinin ve Tıp Fakültelerinin ne kadar yetersiz kaldığını, tahlil için beklemelerini, bir röntgen için sıranın 1 ay sonraya verilmesini gayet güzel işlemiş. Gerçekten sağlık konusunda hala daha yetersiziz. Aziz Amca tam bir yardımsever. Karşısına yardımsever biri çıkınca duygulanıyor ama amcam git gide yaşlanıyor ve hastalığı artık bir anda başka bir yola sapıyor. Sonrası da yine romana ait olsun. Geçelim önemli dikkat çeken yerlere… Yazarın kitabında gizem ve gerilim var. Önceki kitabında Gölgesizler ’de de aynısı vardı. Bizi cevapsız bırakıyor. Acaba o kim? Neyi anlattı da anlamadık? Bu kitapta gizemli bir çocuk var hayalet gibi. Ve beni çok etkileyen at. Ecel atı ve telefon müziği olarak at kişnemesi çok tüylerim ürperdi itiraf etmeliyim. Yollardan geçerken bir at çıkar mı diyorsunuz okurken. Rüyalar ile gerçeklerin birbirine girmesi de yazarın bir gizemliliği. Aile birliği, fedakârlık, bağlılık, doğallık dolu bir hikâye. Devamlı merak ediyorsunuz ne oldu, kime oldu? Karı-Koca arasındaki fedakârlığı, akrabalık nedir hissi, acıya nasıl ortak olunur, aile olabilme bilinci, eşyaya ve anıya sadakati, yardımseverlik ve doğallığı anlatan daha birçok konu bulunur ama bunları anlatan bir roman. Köy havası, yollar, dağlar, türkülerle bezeli, umut dolu, sevgi dolu, fedakârlık dolu bir roman . Kesinlikle tavsiye ederim. Yazarın diğer kitaplarını da okumaya çalışacağım. İyi okumalar diliyorum. Sürçü lisan ettiysem affediniz.
Kuşlar Yasına Gider
Kuşlar Yasına GiderHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 201919,8bin okunma
·
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.