Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

360 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
148 günde okudu
Belki de bu bir kitap incelemesi olmayacak. Duygularımı anlatmaya çalışacağım yine... Artık bana kimse " bu devirde gerçek dostluk mu kaldı?" "Böyle dostluklar ancak eski devirlerde kaldı." " artık dünyamıza geri dön, senin düşündüğün gibi bir dünya yok" benzeri cümleler kurmasın. Elimde tam da bu devirde yaşanmış bir kanıt var. Sinan Yağmur ile Murat Göğebakan'ın dostluğu... Şems ile başlayıp Mevlana'yı bulup Yüce Sevgili'ye ulaşan... Aşkın Gözyaşları ile başlayıp AŞK'a varan... ... Kitabı bu kadar uzun sürede okumamın sebebini kitap bitince anladım. Tevafuk... 3 Ağustos Ay Yüzlü, Şems Yürekli Adam'ın toprağa emanet edildiği gün... Ve ben dün bitirdim kitabı, bu yazımı da yine bir '3 Ağustos' günü yazmak nasip oldu... Nasıl ki 'Aşkın Gözyaşları Şems' kitabı Murat Göğebakanın zor dönemlerine merhem oldu, 'Kalem Arkası' aynı ile benim... Rabbim kitabı öyle bir çırpıda değil de sindire sindire okumam için bana zemin yaratmış. Belki de yaşamam için... Bu dua çıkmazdayken içime öyle bir huzur serpti ki: "Ah Rabbim! Eğer kabul edersen ruhumla geldim sana! Sana sarılıyorum işte! Senden başka gidecek bir yerim yok! Hiç olmadı ki! Al beni yeniden ruhuna! Öylesine özledim ki seni! Sonsuz bir huzurun içinde artık kaybolmak istiyorum... Arıyorum seni ey 'Aşk' diye seslendiğim Allah'ım. Ah Rabbim! Senden her uzaklaştığımda ruhum daha çok yandı, acıdı kanadım...' *** Anladım! 'İnsanın kendini bilmesi acıyla mümkün oluyormuş.' Bildim! Acı bitirir dünyanın yalanlarını. İçimizde acının kırıntısı bile kalmış olsa hepsini siler dünya hazlarının. Dünya biter. Beden... Düşünceler... Hayaller, bilişler kaybolur gider. Erdim! Geriye sadece ruh kalırmış! *** Şems'le Mevlana'nın birbirine dost olduğu gibi Onlar da birbirlerine dost oldular ve dostluğun tarifini verdiler bizlere, yaşayarak... Sinan hoca: "Şems, 'Dost dostun yanına değil, yarasına gelir.' der. Yarana geldik, iyileşir mi iyileşmez mi? Bak, bunu yüce Yaradan bilir." Dostluğun ölümüne bir olmak olduğunu öğrettiler. ... Küçük bir hikaye: Bir sabah erkenden iki derviş yolda karşılaşmışlar. İkisinin de sırtında odun yükü varmış. Oradan geçen sultan, dervişleri görmüş. Birkaç saat sonra dönüşte sultanın yolu yine oraya düşmüş ve dervişlerin hâlâ orada ayakta, sırtlarında yükleriyle sohbet ettiklerini görmüş. 'Bu adamlar da kim?' diye usormuş. Bir hizmetçi, 'Dervişlerdir sultanım; onlar bir araya geldiğinde dünyanın bütün gamları, kederleri yok olur.' demiş. Hah buradaki iki dervişinki gibiymiş onların dostluğu. Bir araya geldiklerinde herşeyi unutup Şems'te kaybolurlarmış... ... Şems'in bu cümlesinin hakkını verircesine yaşadılar dostluğu... "Dost ya hâli ile ya sözü ile hatta siması ile dostuna Allah'ı hatırlatandır." ... Dostluğun vasıflarını vermişler: •Dostluk, canı olan insanların bir başarısıdır. Canın açılması canana, ötekine doğru yola çıkmasıdır. Canların buluşmasıdır. Can, kendini diğer canda bulur. •Dost bulunmaz, dost olunur! Aşka, ayrılığa, hayra, şerre, her şeye dost olmak... Gönülden gelene, gönül verene dost olmak... •Keza insan ölüme de dost olmalı. Ölüme dost olursan o ölüm seni Dost Allah'a kavuşturan olur, o vakit de ölüm, korkulası değil, düğün sevinciyle gelir sana. •Dostların sözleri de niyetleri de müşterektir. Bu müştereklik hisse pay olarak değil "Sırrına da günahına da kefilim." diyebilmektir. O yüzden dostlar talep etmez, talip olurlar. Cefaya, kedere ve kadere... •Dost tanış değil, tanıştan öte yanıştır. Tanışanlar dost olamazlar çünkü tanışmanın arkası yakınmadır. "Senin gibi dost olmaz olsun!" dedirten işte bu tanışıklık pişmanlığıdır. •Dost dosta bahane, mazeret üretmez. Takvim sormaz, zamana bağlanmaz. *** Murad'ına bazı öğütlerde bulunmuş, haline haldaş, derdine derttaş, sırrına sırdaş, olmuş Sinan Hoca... Tabii ki Murad'ıyla yanaşı bize de yönlendirmiş kalbindekileri. Ruhumuza dokunmak istercesine... Dokundu da... "Unutma Murad'ım, beden kirliliğini her su temizler de ruhun kirlenmişse onu kendi gözyaşından başka bir şey temizlemez." "İçindeki sevgi hazinesi ne çalındı ne de başkası tarafından tarumar edildi. Durduğu yerde duruyor. Sen içini kaz, deşele ama cerahat bulmak için değil, kin iltihabı toplamak için hiç değil. O, doğuştan itibaren çoğalttığın büyük sevgiyi görmek için eşele, kaz." "Ey, içini içime açan Murad'ım! İçindeki sevgi cevherinin üzeri pas tutmuşsa ümit mendiliyle sil, dua cilasıyla parlat." "Murat dostum! Önceleri hoşuna giden şey, sana sonraları nahoş geliyorsa. Eşinin, çocuğunun veya sevdiğin birinin daha önce yaptığında seni hiç rahatsız etmiyorken sonraları onun yemek yerken dudak şapırdatması, kaşıkla çayı karıştırma sesi, giydiği kıyafeti, soluğu, varlığı hatta sana dokunması, bakması içine batıyorsa tiksinme başlamışsa kabahat onda, onlarda değil sendedir. Bil ki gönlün ya mezbahaya veya çöplük hâline dönüşmüş demektir. O rahatsız eden koku dışarıdan değil içinden geliyordur. Batan ne varsa içine, oklar içeridedir zaten, başkalarında arama! Gönlünü yokla! Yok saymadıkların seni yok ediyor anla! Hafiflik! Biraz hafiflik...." "Asıl sebep şartlar; ihtiyaçlar, çoluk çocuk, iş güç değil. Bir insan manevi yolculuğa çıkmak istiyorsa bunu daima, nasıl bir durumda olursa olsun, ne gibi koşullar altında olursa olsun yapabilir. Ben bu hayatta hakikate doğru yol almamıza engel olacak bir şey bilmiyorum." *** Doğrusunu itiraf etmem gerekirse ben Murat Göğebakan'ı Sinan Yağmur sayesinde tanıdım. Önceden tanımıyordum. Nasıl bir dostluk ki yaşadıkları hiç tanımadığım bir insanı bana bu kadar sevdirdi. Sanki ezelden tanıyormuşum hissi uyandırdı bende. Sinan hoca anlatsın dostunu: "Ah Şems yürekli Murad'ım! Kimsenin okuyamadığı bir hikâyenin son cümlesi gibisin. Hâlâ yarım, Hâlá yaralı, Ayrıca hâlâ yalnızlığın çok eksik! Yanılgılarına bahane mi arıyorsun, yoksa yangınlarına dökecek su mu? İnsan tam bir muammadır biliyor musun? Kendi kalbinin ateşini söndüremezken başkalarının yangınlarına kova kova su taşımak peşindedir." Küçük bir hatıra: "İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı'ndaki imza günüme sürpriz yaparak ansızın geliyor. Oysa bir gün öncesi Almanya konseri vardı. Dönüş biletini bir gün öncesine aldırıyor, 'Dostumun yanında olmalıyım.' diyerek." Vasıflandırıyor candan öte dostunu Sinan hoca: "Tevazuu ondan öğrendim. Bana birçok şeyi öğreten öğretmenim gibiydi. Dosttu. Dosttan öte yaralarıma yarendi." "O, dostluğun, vefanın ve kadirşinaslığın etten kemikten bir örneği idi. İnsanları bulundukları mevki, makam ve kimliğe göre değil, Allah'ın bir emaneti olarak görürdü." "Asaleti konuşmaz, bizzat yaşardı. Eğer içimizden birisi Murat Göğebakan'ın yaşadığı acı veya çektiği çilelerden sadece birazını yaşasaydı, isyankâr, asi ve kin dolu birisi olup çıkardı. Oysa o, ne çileler çekti de içine atıp ses çıkarmadı. Acısına bile perde çekerdi. Kin, beddua nedir, bilmezdi." "Aynı yazgıyı yaşayan iki yalnızdık. Yangınları dumansız, yanılgıları pişmansız, iki ayrı üç noktaydık." ''Bu yolda yalnız değilsin. Ölüm bile ayıramaz bizi. Ağladıkça...Üzüldükçe... Sevindikçe... Sen varsın yanımda." ""Kalbim kalbine, ömrüm ömrüne, kavlim kavline helaldir, Şems yüreklim!''" *** Bazen de susarak konuşurdular. Sözlerin aciz kaldığı, kalplerin hatta ruhların birbiriyle konuşmasıydı bu... *** "Başımı kesip kör kuyuya atsalar... Şah damarımdan oluk oluk kanım akıtsalar...Dokuz diyara bedenimi parça parça doğrayıp atsalar...Kırmazdı acılar beni, yorardı belki teni. Özümsün, özümle ararım Mevlânâ'm seni." İşte buydu gerçek adanış... *** Kendimi bulduğum cümleler de gördüm. Aslında tüm kitapta buldum kaybettiğim özümü... Uçmakla mümkünmüş Aşkın yurduna konmak bunu öğrendim... Uçma hayalimi gerçekleştire bilirsem kona bilirmişim Aşkın diyarına... Ayrı dünyanın insanı olduğumu anlatan cümle: "Ben rüya görmüş bir dilsizim, âlem ise hep sağır. Ben söylemekten acizim, âlem ise duymaktan..." Şemsin kurduğundan habersiz kurdum bu cümleyi defalarca: "Ben adını, nerede yaşadığını bilmediğim meçhul dostumu aradım." Ve ararım... 'Bu defa duama icabet etmeyen Allah'a hamd olsun! Benim iyiliğimi istiyor, bense zarardayım sanıyorum. Bazı dualar nasıl da felaket ve zarar peşindedir, yüce Allah merhamet gösterir de kabul etmez onları!' Nasılda bazı dualarla zararda olduğumu anladım. Rabbimin bazı dualarımı kabul etmemekle bana ne kadar da lütufta bulunduğunu idrak ettim... "Kuşlardır benim kelimelerim... Gökyüzünde uçarlar ama görünmezler!" ... Murat Göğebakan'a sağlığı için müziğe biraz ara vermesini söylüyor Sinan hoca. Cevabı: "Duramam Sinan. Durursam soluk alamam. Müzik benim gücüm. Allah Kerim'dir. Ben seçmişim zaten yolumu, gerekirse ölürüm." oluyor. Aynısını bana da söylüyorlar, kitaplarla, okumakla ilgili. Anlamıyorlar kitaplar, okumak, benim gücüm. Durursam nefessiz kalırım. Allah benimledir, Allah Kerimdir. Gerekirse bu yolda gözlerimi feda ederim... *** Ay Yüzlü'müz anlatsın kendini biraz da: "Biliyor musun Sinan'ım kendimi Cem Karaca babanın şarkı sözlerindeki gibi hissediyorum. Ben suyumu kazandım da içtim. Ekmeğimi böldüm de yedim. Alkışı duydum ihaneti gördüm. Sesim de oldu sessizliğim de." ... "Bahtımın yazısını kan ile yazdım ben. Gönül yarasını kör bıçakla kazdım ben. Aşkta nazım, intizarım yok, ben aşkta Şemsçe gitmeye geldim. Eşiğindeyim. Aşkın gözyaşları ile bas yüzüme. Bil ki ya oluşta ya ölüşteyim!" *** İki can dosttan bize kalan: Hayatlarından çıkaracağımız dersler, Ay Yüzlü'müzün vasiyeti ( tüm şarkıları ), Sinan hocamızın Aşk sözü, Ay yüzlüsü, ve hala kan sızdıran yaralı gönlü... ... Söz veriyorum emanetlerinize sahip çıkacağım... Birgün görüşmek ümidiyle Şems Yürekli Adam'la Hakk katında, Sinan hocamla da nasip olursa bu dünyada, olmazsa da Ay Yüzlü'müzün yanında... *** "Haydi, bana gözyaşlarınla dokun. Ama dualarınla uğurla dostunu, olur mu?" *** Son söz Murad'ımızın olsun: "Varsa bir damlacık gözyaşınız Allah aşkına, aşkın nârına, dostluğun hatırına bu kardeşiniz için akıtın Fatiha kokulu dudağınıza sızsın bir Murat Göğebakan hasreti." Huzur dolu okumalar...
Aşkın Gözyaşları Şems - Kalem Arkası
Aşkın Gözyaşları Şems - Kalem ArkasıSinan Yağmur · Kapı Yayınları · 2020190 okunma
··
1.213 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.