Gönderi

Rahmetli Ebu'l-Kâsım el-Hemezânî bana şunu anlattı: Kurtuba'da en güvenilir fetvaları veren Abdullah ibn Yahya ibn Ahmed ibn Dahhûn'un bir kardeşi Bağdat'ta bizimle beraberdi. Bu kardeşi ondan çok daha bilgili ve daha yetkindi. Bağdat'taki dostlarımız arasında onun gibisi yoktu. Bir gün, sonunda çıkmaz sokak bulunan Kutna Sokağı denilen semtten geçerken, o çıkmaz sokağa girmiş ve sokağın sonunda ayakta, yüzü açık genç bir cariye görmüş. Kız ona “Beyefendi, burası çıkmaz sokak!" diye seslenmiş. Cariyeye bakmış ve o an ona gönlünü kaptırmış. Bizim yanımıza geldi. Kendisinde kıza karşı duyduğu sevda giderek arttı. Yoldan çıkarım korkusuyla Basra'ya gitti ve orada bu karasevdadan öldü. Allah rahmet eylesin! Kendisinin salih kimselerden olduğu söylene gelmiştir. Bir Berberî sultanıyla ilgili şu hikâyeyi çok dinlemişimdir: Endülüslü biri çok, hem de pek çok sevdiği bir cariyesini sırf darlık yüzünden Berberî ülkesinden birine satmak zorunda kalmış. Satan kişi kalbinin de satılan cariyeyle birlikte gideceğini pek zannetmiyormuş. Cariyesini sattıktan hemen sonra, ruhunu teslim edecek gibi olmuş. Hemen satıcıya koşup, cariyeyi geri vermesi için bütün servetini, nesi var nesi yoksa hepsini teklif etmiş. Adam kabul etmemiş. Bunun üzerine adama kendi halkı aracılığıyla baskı yapmayı denemiş, fakat kimse bu aracılığa yanaşmamış. Aklını kaybedecek duruma düşmüşken aklına bir de sultana müracaat etme düşüncesi gelmiş. Saraya doğru gidip bağırmaya başlamış. Sultan adamın sesini duyup huzuruna getirmelerini emretmiş. O sırada sultan üst katta etrafı gören bir balkonda oturuyormuş. Endülüslü huzura çıkınca olup biteni anlatmış ve yalvarıp yakarıp, kendisinden bu lûtfu esirgememesi istirhamında bulunmuş. Sultan çok etkilenmiş, satın alan kişiyi getirmelerini emretmiş ve adam huzura geldiğinde de "Bu adam uzaklardan gelmiş bir garip. Hâlini de görüyorsun. Ben sana karşı onun ricacısıyım" demiş. Fakat satın alan kişi razı olmamış ve şöyle demiş: "Benim o cariyeye olan sevdam onunkinden çok daha fazla. O yüzden eğer ben onu ona verirsem, korkarım ki bu sefer sizden yardım istemeye gelecek kişi, bu kimseden çok daha beter durumda olur!" Bunun üzerine sultan ve çevresindekiler kendisine servetler teklif ederek ikna etmeye çalışmışlar. O ise reddetmiş ve ona olan aşkını ileri sürerek diretmiş. İkna çabaları uzadıkça uzamış, fakat adam Nuh demiş peygamber dememiş. Sonunda sultan Endülüslüye dönüp şöyle demiş: "Gördüğün gibi artık senin için ben daha fazla bir şey yapamam! Canla başla senin için mücadele ettim, ama olmadı. O onu senden çok daha fazla sevdiğini, aksi takdirde senden de kötü duruma düşeceğini söylüyor. En iyisi sen artık kaderine razı ol!" Endülüslü sormuş: "Elinizde beni kurtaracak hiçbir çare kalmadı mı?" Sultan, "Kendisine ricada bulunmak ve servet teklif etmekten daha başka ne yapabilirim ki? Doğrusu, daha fazlasını yapamam!" buyurmuş. Endülüslü cariyeye kavuşmaktan tamamen ümidini kesince, çömelmiş, ellerini bacaklarının üzerinde birbirine kenetlemiş ve o kattan aşağı kendini bırakıvermiş. Sultan dehşete kapılıp çığlık atmış. Köleler hemen aşağıya, zavallının yanına koşmuşlar. Fakat bereket versin adamcağıza fazla bir şey olmamış. Alıp huzura çıkarmışlar, sultan sormuş: "Niye böyle yaptın?" Adam da "Sultanım, o cariyeyi kaybettikten sonra yaşamak bana haram!" demiş. Ardından ikinci kere kendisini boşluğa atmak istemiş, fakat yakalayıp mani olmuşlar. Bunun üzerine sultan, "Allahü Ekber! Ben bu dâvâyı halletmenin çaresini işte şimdi buldum!" diye haykırmış. Hemen satın alan kişiye dönmüş ve ona seslenmiş: "Hey sen! Onu ondan çok daha fazla sevdiğini ve onun durumuna düşmekten korktuğunu söyledin, değil mi?" O da "Evet, efendim!" demiş. Sultan da şöyle buyurmuş: "Rakibin ölmek üzere boşluğa atlayarak aşkını ispatladı. Onu ölmekten Allah kurtardı. Haydi, ispatla sen de aşkını! Onun yaptığı gibi atla bakalım şu balkondan! Ölürsen, våden gelmiştir, ölmezsen, sen o cariyeye bu kimseden daha fazla lâyıksın demektir, çünkü zaten onun sahibisin, rakibin de bu dâvâdan çekilecektir. Fakat reddedersen, senden o cariyeyi zorla alacağım ve ona geri vereceğim!" Adam önce hık mık edip işi yokuşa sürmek istemiş, sonra da "Atlayacağım!" demiş. Fakat balkonun ucuna gelmiş, aşağıdaki boşluğa bakmış ve geri geri gitmiş. Sultan da "Vallahi sana az önce ne dediysem o olacak!" demiş. Bu sefer adam yeni bir deneme daha yapmış, ama yine geri çekilmiş. Adam atlamaya bir türlü karar veremeyince, sultan gürlemiş: "Bizimle oyun oynamayı bırak! Hizmetçiler! Tutun kollarından, atın aşağı!" Adam sultanın kararlı olduğunu anlayınca, "Sultanım! Cariyeyi bırakıyorum!" demiş. Sultan da "Allah senin iyiliğini versin!” demiş. Cariyeyi ondan parasını ödeyerek satın almış ve onu satan Endülüslüye geri vermiş. İkisi de oradan ayrılıp gitmişler.
Sayfa 210 - SUFİ KİTAP / ÖLÜMKitabı okudu
·
122 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.