Gönderi

408 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 days
O ne hastalığını ne de saçlarının dökülmesini sorun ediyordu. Dudaklarındaki gülümsemenin sıcaklığı hiç değişmemişti. Üstelik yuvarlak yüzüne kısa saç öyle yakışıyordu ki, soluk yüzü pek dikkatinizi çekmiyordu. Her sabah servise güle oynaya biniyor, avuçlarıyla sımsıkı bastırdığı Jane Eyre, bir gül kadar güzel yakışıyordu göğsüne. Kitabı anlata anlata bitiremiyordu. Sonradan romanı okuduğumda Jane Eyre, benim de unutulmaz karakterlerim arasına girecekti. Charlotte Bronte, kadınlar edebiyat yapamaz diyenlerin suratına yazdıklarını tokat gibi çarpıyorlardı. Erkeklerin öykü ve romanlarda idealleştirdiği kadın bedenini bir vuruşta biçiyor, kadın bedenini nesneleştirmeden, kategorilerin dışında kalan “çirkin bedeni” temel alıyor, onu sevilecek insan sınıfına sokuyordu. Bu dünyada ırk, dil, din, mezhep, cinsiyet, görünüm farklıları, her türlü dışlanma ve horlanmanın nedeni oluyordu. Bu toplumda ötekiyi sevmek cesaret istiyordu. Emily Bronte de elinin hamuruyla yazmaya yelteniyor, ilk kez ötekileştirilenlerin sevmeye ve sevilmeye değer olduğunu Uğultulu Tepeler’de gösteriyordu. Bu toplum yasaklara boyun eğmeyenleri sonsuz bir cezaya çarptırıyordu. Bir yanım edebiyat bir yanım ülkem... Uğultulu Tepeler yüreğimde... Dallarım kırıldı... Yıldırımlar düştü avuçlarıma... Uğultulu Tepeler öyle akıcı ki, elimden bir türlü bırakamadım. Kitabı olurken aşk, kötülük, intikam, öfke, sevgi gibi birçok kavram hakkında yeniden düşünüyorsunuz. Romanın konusuna gelecek olursak: Bir gün zengin bir adam (Mr. Earnshaw) kimsesiz bir çocuk bulur, onu sahiplenir ve eve getirir. Ev halkı, Heathcliff adını verdikleri bu çingene çocuğu kabullenmez. Özellikle Mr. Earnshaw’ın öz oğlu Hidley, babasının bu çocuğa iyi davranmasını kıskanır. Ondan nefret etmeye ve zulüm yapmaya başlar. Heathcliff’i Cathy dışında kimse sevmez. Her türlü dışlanma ve horlanma kişiliğini güçlendirir, sabırlı olmayı ve tüm zorluklara dayanmayı öğrenir. Ancak şiddet şiddeti doğurur. Yüreğinde insanlara ve dünyaya öyle büyük bir öfke gelişir ki, bir gün o duygu, dağlardan, bayırlardan gelen güçlü bir sel gibi önüne gelen her şeyi yıkacak, yok edecektir. Bu kimsenin kabul etmediği genç, kendisini tek seven kişiye, Cathy’e aşık olacaktır. Cathy de “ çingene” ve beş parasız genci sevecektir. İyi de bu toplumda belli paradigmalar yok mudur? Toplumun ötekileştirdiğini sevmek kimin haddinedir? Cathy, romanın ilerleyen bölümlerinde bunun bedelini çok hazin bir biçimde ödeyecek, ruhu hortlayacak ve bu ceza hiç bitmeyecektir. Ancak bu dünyada ötekileştirenleri sevmek yürek işidir. Cathy bir çingeneyi delicesine sevse de sonunda statü ve parayı seçer. Zengin savcı Edgar Linton ‘la evlenir. Bu, varoluşunu yalnızca Cathy’e bağlayan Heatcliff için ölüm demektir. Romanda olaylar öyle hızla gelişiyor ki, aşkın öteki yüzünü görüyorsunuz sonra. Nefret ve intikam duygusu Heatcliff’in tüm hücrelerine işler, Uğultulu Tepeler’den ayrılır, zengin olur, geri döndüğünde ise tam bir zorbadır artık. Bu arada sizler de 19. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere ‘de geçen olaylar sırasında sermayenin el değiştirmesine tanıklık ediyorsunuz, Hearcliff’in acımasızlığı ve kötülükleri karşısında boğazınıza bir yumruk oturuyor. Bronte, romanda bol bol metafor yapıyor. Örneğin, tepelerdeki uğultu, hem dışardadır hem evin içinde hem de roman karakterlerinin iç dünyasındadır. Yazar, saf ve masum aşkın toplumsal yaşamda bizlere ayrıcalık kazandıran değer yargılarıyla nasıl cehenneme dönüştüğünü, insanın içindeki her türlü iyi/kötü potansiyelinin yetiştirilirken ortaya çıktığını, kötülüğün kaynağının sevgisizlik olduğunu, insanın neyi görür ve öğrenirse onu yaşama geçirdiğini anlatıyor. Hearcliff’in geçmişte yaşadığı haksızlık ve adaletsizlikler onu vicdansız bir zorbaya dönüştürüyor. Cehennemin adı sevgisizliktir. Son derece akıcı ve duru bir dille yazılan romanda, doğa betimlemeleriyle kendinizden geçiyor, o tepelerdeki rüzgarın esişindeki hiddeti ya da bir çiçeğin açmasındaki güzelliği ta yüreğinizin derinliklerinde hissediyorsunuz. Hani, kavuşamayınca aşk olur derler ya! Uğultulu Tepeler’e takıntılı bir aşkın romanı görülse de, bence kötülüğün romanı. Okumalı, çocuklarımıza ilk önce sevmeyi ve sevilmeyi öğretmeli.
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Can Yayınları · 202142.8k okunma
··
316 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.