Gönderi

136 syf.
5/10 puan verdi
·
75 günde okudu
BRUGGE VE SEN
Yazarı kim deseler aklıma Roza Hakmen gelecek o derece güzel bir çeviri ile ele alınmış. Brugge ah benim de en sevgi dolu aşk dolu yıllarımı içerisinde barındıran belçikanın tarihi minik ve otantik şehri... Kitabı okumamdaki en en önemli nokta bir zamanlar belçikada və brugge bulunmamdır. Gerçekten insanlar zaman mekan yaşam nasılda değişiyor nasılda acımasızlaşıyor... Değişmeyen tek şey değişim denilen bu dünyada bambaşka bir yerlere alıp götürüyor beni. Belki bir çok okuyana aynı hisler yansımamış olabilir, dediğim gibi benim geçmişimden bir parça diye etkiledi. Yok mudur sizlerinde hayatından yaşadığınız yerlerden olup içinde sizleri de alıp götüren kitaplar... Elbette okuyanaını saran sarmalayan bir çok kitap vardır. Kitaba geçecek olursam.....içerisinde aşkla karışık tutkuyu, inanç sistemi ile yalnızlığı, ölüm ile yaşamı yaşama tutunmak için bir insanın varlığına olan temel ihtiyacı barındırıyor... Ölü brugge.... Oysa şehir sessiz ve sakin olması ölümlülüğü hatırlatırken asıl olarak ölümün ardından ona bağlılığı yansıttığının derinliğini ihtiva ettiriyor. Hugues Beş yıldır, karısı öldüğünün ertesi günü gelip Brugge'ye yerleştiğinden beri böyle yaşıyordu. Beş yıl olmuştu bile! Kendi kendine tekrarlıyordu: "Dul! Dulluk! Dulum ben!" Çaresiz ve kısa mı kısa, tek hecelik, yankısız bir kelime. Tek kalmış kişiyi gayet iyi tarif eden tek sayılı bir kelime." On yıl yaşamıştı bu mutluluğu; o kadar çabuk geçmişti ki yıllar, farkına bile varamamıştı! Öyle değil midir zaten severken yaşadığın on yıl ışık hızında geçerken sevdiğinden ayrı olduğun bir yıl bir asır gelmesi de işte bundandır. YALNIZLIK BAMBAŞKA bir his... Brugge de bu akşamüzerleri ne kadar kederliydi! Onu bu haliyle seviyordu! Brugge'yi kederi yüzünden seçmiş ve uğradığı büyük felaketin ardından buraya yerleşmiştir. Karısı 30larında vefat ettiğinde kendisi de Henüz kırklarındaydı. Rüzgarın son yaprakları süpürdüğü bir brugge akşamı ve sonbahar yal- nızlığında hayatının sonlanması arzusunu ve mezara girme sabırsızlığını her zamankinden çok hissetti.Ve kendini öldürmeyi ciddi ciddi, uzun süre düşünmüştü. Ah, nasıl tapmıştı o kadına! Bakışlarını hala üzerinde hissediyor- du! Ufka gömülmüş, ta uzaklardaki sesinin peşinde koşuyordu hala! O kadında ne vardı ki Hugues'ü bütünüyle kendine bağlamış, yok olduğundan beri dünyadan tamamen koparmıştı? Demek ki bazı aşklar, insanın ağzında yok olmayan bir kül tadı bırakan Lut Gölü meyvelerine benziyordu! Bu sabit intihar düşüncesine direndiyse, yine onun uğruna direnmişti . Çocukluğunun dinsel eğitimi ızdırabının tortusuyla birlikte yüzeye çıkmıştı. Mistik eğilimiyle, hayatın sonunda hiçlik olmadığını, günün birinde onu tekrar göreceğini umuyordu. Din kendi arzusuyla ölmeyi ona menediyordu. Öylesi cennetten kendini sürgün etmek, bel irsiz de olsa onu bir gün tekrar görme ihtimalinden yoksun kalmak olurdu. İşte tam bu duygularla yaşarken günün birinde sokakta arkadan tıpkı kaybettiği eşine benzeyen bir kadın gördü. Önce takip etti sonra yaklaştı. Bu kadını o olduğu için mi sevdi, yoksa yalnız olduğu için mi bu kadın ona kaybettiği kadını anımsattı hatta yaşattı... İşte hikaye bir ölünün arkasından gelen oyuncu mu desem tiyatrocu mu desem bu kadınla olan gizli birlikteliği ile devam eder. Eserde okuduğunuzda dini inançların nasıl katı bir şekilde olduğunu ölenin ardından bir insanın nasıl davranması gerektiğini ve toplum baskısının derin etkisini de hissediyorsunuz. İnsanların inancı için çalıştıkları iş yerine iş verenine bile direnmeleri de ayrı nokta... Bunu okuyunca Avrupa da da en az bizler kadar kültürel yozlaşma yaşanmış dini inanç bağı kaybı olmuş dedirtti gözümde. Çünkü biri vefat eder ve şimdi isteyen istediği ile birlikte olır ve bırakın toplumu çalışanları buna asla cüret edip yorum dahi yapamaz. Ancak ozaman kilisenin insanlar üzerindeki etkisi inanc sisteminin derinliğini də hissettirdi. Vel hasıl beklediğim kişi asıl sevdiği o kişi elbette değildi dulluğuna renk vermek adına belkide insani olarak yalnızlıktan uzaklaşmak için arkasından sürüklendiği kişi onun gerçek sonu gerçek yalnızlığı oldu... Biri hastaydı öldü..... Tanrı aldı sevdiğini.... Diğeri asıl ona ölənin ruhunu yükleyen kişi tarafından öldürüldü.... Sonuçta ölen ve öleni benzetttiği onu yeniden yaşama soktuğunu zanneden Hugues tarafından boğularak öldürüldü... Hani şu kendiniöldüremeyrn, intihar edersem sevdiceğimle cennette bir arada olamam diyen Hugues tarafından kendi yokluğu oluşturuldu.... Okunmalı... Sen yaşıyorsun bende yaşıyorum ancak sen de benim için öldün belki katil değilim ama sen benim içimde kendi intiharın bizzat kendin yaptın...
Ölü Brugge
Ölü BruggeGeorges Rodenbach · Yort · 2019174 okunma
·
218 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.