Gönderi

Esrarlı Arkadaş
Adamın biri her duasında "Allah'ım ruhumu alırken ruhumun bile haberi olmasın" diye dua edermiş. Bir gün hastalanmış, eşi yemek hazırlarken kapı çalmış, kapıdaki kişi "Arkadaşımın hasta olduğunu duydum, bunun için ziyarete geldim" demiş. Hasta adam da arkadaşını görünce çok sevinmiş. Sohbet sırasında arkadaşı: "Gel seninle çıkıp biraz hava alalım, açılırsın" demiş. Dışarı çıkıp biraz gezdikten sonra hasta olan "Artık eve dönelim" demiş. Gelmişler ki evin önü çok kalabalık. Eşi ve çocukları ağlıyor, bir de ortada bir tabut var. Bu garip manzarayı gören adam, arkadaşına sormuş: "Bu kalabalık ne, eşim ve çocuklarım için ağlıyorlar? Hem şu yatan cenaze de kimin?" "Gel biz de gidelim, bakalım; öğreniriz" demiş ziyarete gelen arkadaşı. O kalabalıkla birlikte tabutun mezarlığa getirilişine eşlik etmişler. Mezara gelmişler ki, yeni açılan mezarın başında Peygamberimiz (a.s.m.) öğüt veriyor, birçok insan da onu (a.s.m.) soluksuz bir şekilde dinliyorlar. Onlar da bu doyumsuz sohbete katılıp adeta nefes almadan takip etmişler. Epeyce bir zaman sonra hasta olan, arkadaşına dönmüş: "Artık gidelim" demiş. "Eşim ve çocuklarım merak edenler." Ama arkadaşından çık yokmuş. Aynı sözü üç kere tekrarlanmış, yine bir cevap alamamış. Birkaç defa daha tekrar edince nihayet arkadaşı dönmüş: "Sen dua ederken, sürekli Allah'ım, ruhumu alırken ruhum bile duymasın demiyor muydun?" "Evet." "İşte sen öldün, ruhun bile duymadı. Sen ömür boyu yoksullara, çaresizlere ve mağdurlara yardım edip onların makbul duasını aldığın için manevî şehit olarak ruhun alındı ve ölüm acısını hiç tatmadın. Çünkü çaresizlere çare olan hayır sahibi insanların günahları affedilir. Görünüşte günahkâr olsalar bile işledikleri hayır yüzünden affedilip cennete girerler." "Peki sen kimsin?" diye sormuş. "Ben Azrail'im" demiş.
Sayfa 61 - nesilKitabı okudu
·
151 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.