Nedensel kanıtın modern taraftarları bu itirazı, eşdeğerliğin, kavramla varolanın eşdeğerliği değil de, kavramların bir eşdeğer - liği olduğunu söyleyerek karşılamaya çalıştılar; zorunlu bir varlığın varoluşu daha önce kanıtın birinci bölümünde gösterilir, kanıtın ikinci bölümündeki eşdeğerlik ise, zorunlu varlık kavramıyla Tanrı kavramı arasındadır. Diğer bir deyişle, onlar varoluşla özü birbirinden ayırırlar. Kanıtın birinci bölümünde, zorunlu bir varlığın varoluşu kanıtlanır; kanıtın ikinci bölümünde ise, söz konusu zorunlu varlığın özü, insanların Tanrı admı verdikleri varlık ile özdeşleştirilir. Bununla birlikte, öne sürülen bu ilk zayıflığın dışında, olumsal varlıktan zorunlu varlığa doğru olan harekette de büyük güçlükler vardır. Deney imlenen dünyadaki şeyler birbirleriyle nedensel bir ilişki içindedirler ve bu ilişkiye dair bir açıklama, olayların zamansal ilişkileri yoluyla, getirilebilir; nedensel ilişkiler öncelikle olay türleri arasında olur ve bir neden en azından, muayyen bir sonuç türünün düzenli öncelidir. Ama nedensellik genel kavramını deneyim alanı içinde geçerli olan bir ilişkiden, bir bütün olarak deneyimlenen dünyayı onun tümüyle dışında kalan bir şeye bağlayan bir ilişkiye teşmil etme yönünde bir teşebbüste bulunulduğu zaman, bundan böyle kendisine dayanılacak sağlam hiçbir şey kalmaz. Tann’nm faali - yetleri dünyada olup bitenlerden önce gelemez, çünkü Tanrı, tanım gereği, zaman içinde değildir; o zaman, ilişkinin bu koşullar altında nasıl anlaşılacağı da hayli problematik hâle gelir. Bazı metafizikçiler, tıpkı son zamanların teologları gibi, güçlükten, Tanrı’nın dünyanın nedeni değil, fakat temeli olduğunu söyleyerek ya da yine oluşun zamansal olan nedenlerini varlığın zamansal olmayan bir nedeninden ayırt etmek suretiyle kaçınmaya ça - lışırlar. Bu hamlelerin problemleri farklı terimlerle yeniden ortaya koymaktan daha fazla bir şey yaptığı şüphelidir.
Sayfa 36