Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

392 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Bugün beni çok etkileyen, Kronik Kitap'ın İkinci Dünya Savaşı setinden okuduğum Kan Kırmızı Karlar'dan ve kitabın bana hissettirdiklerinden bahsedeceğim. Bir makineli tüfek nişancısı olan Günter Koschorrek'in kendi kaleminden Barbaros Uzunköprü çevirisi ile okuyoruz bu dehşetli anıları. 1942 yılının 18 Ekim'inden başlıyoruz okumaya. Gencecik askerlerin Stalingrad cephesine giderken içlerinde olan umudu ve coşkuyu görüyoruz ilk olarak satırlarda. Führer ve sevgili anavatanları için savaşacaklarına ve Alman Ordusu'nu temsil edeceklerine dair vaatlerle önce Doğu Prusya'da Stablak merkezinde hızlı bir eğitim alan askerler ardından Stalingrad'a yola koyuluyor. Kar fırtınasının ortasında, buz gibi soğukta, karların üzerinde savaşan askerlerin arasında notlar tutmuş Koschorrek. İşte bizler de o notlar sayesinde cephe ve savaşın gidişatı hakkında bilgiler ediniyoruz. Cephede yaşadıklarını, bombalamaları ve taarruzları kısacası oradaki dehşeti öyle gerçek ve objektif bir dille anlatıyor ki yazar, okurken sanki onunla birlikte ben de yaşadım her şeyi. Doğu Cephesi'nde SS subaylarının eline düşmemek için canları pahasına savaşan Rus askerler ile Rus askerlerinin esiri olmamak için her şeylerini ortaya koyan SS subaylarının arasında aslında hiçbir fark olmadığını hepsinin en nihayetinde birer insan olduğunu hissettiriyor her bölümde okura. Savaşın gerçeklerinin yanında, psikolojik etkilerini de gözler önüne seriyor yazar. Aç kalmamak için ölülerin üzerinde ekmek kırıntısı arayan askerleri, konuşlandıkları yerde korkuyla düşman askerini bekleyişlerini, omuz omuza savaştıkları arkadaşlarının karlar arasında cansız bedenlerini bulmalarını ve daha fazlasını görüyoruz satırların arasında. Ölü bir asker görüp, onun yerinde kendi arkadaşlarından biri olabileceğini hissetmek kadar zor bir duyguyu okura yansıtmak büyük bir başarıydı. Bu anıları okurken ister istemez halka askerler tarafından yaşatılan zulümler geldi aklıma. Bütün bu savaşın en başında "üstün bir ırk olan Alman ırkını" arındırmak adına yola çıkan (!) Hitler'in ve askerlerinin masum halka yaptığı işkenceleri düşünmeden duramadım. Kitabın bence en önemli noktası da burası. Halk ile asker arasında bir fark olmadığını, insanın her rütbede her koşulda insan olduğunu hatırlatıyor Günter Koschorrek bizlere. Delice beklenen savaşın son günü geldiğinde, insanlardan geriye kalan enkazın dili, dini, ırkı olmadığını anlatıyor hepimize. Kızıl Ordu'ya teslim edilmek istemeyen subayların bekleyişinin de bir psikolojik savaş olduğuyla yüzleştiriyor okuyucuyu. Son satıra kadar heyecanla okuduğum, unutamayacağım kitaplar arasına girdi Kan Kırmızı Karlar. İkinci Dünya Savaşı'nı bir askerin dilinden okumak isteyen herkese mutlaka tavsiye ediyorum.
Kan Kırmızı Karlar
Kan Kırmızı KarlarGünter K. Koschorrek · Kronik Kitap Yayınları · 2019305 okunma
··
1.312 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.