Gönderi

aşkı dide..
Yine zevrâk-ı derûnum kırılup kenâre düşdi Dayanur mı şîşedir bu reh-i seng-sâre düşdi.. O zaman ki bezm-i cânda bölüşüldü kâle-i kâm Bize hisse-i mahabbet dil-i pâre pâre düşdi.. Kimi zir-i serde desti geh ayagı koltugunda Düşe kalka haste-i gam der-i lutf-ı yâre düşdi.. Erişip bahâra bülbül yenilendi sohbet-i gül Yine nevbet-i tahammül dil-i bî-karâre düşdi.. Meh-i bûse-i ‘ârızında gönül oldı hâle mâ’il Bana kendi tâli’imden bu siyeh Sitâre düşdi.. Ateşin tabiatta ve insan hayatında olduğu gibi şiirde de önemli bir yeri vardır, özellikle; duygu, hayal ve düşüncelerin anlatımında çeşitli yönleri ile teşbih, mecaz, güzellik ve ahenk unsuru olarak gerek yakıcılığı ve gerekse rengi esas alınarak çeşitli teşbih ve mecazlarda ana unsurlardan biri olarak kullanılmış ve şiire yansımıştır.. Aşk, aşığın varlığı üzerindeki tesiri bakımından en çok ateşe benzer ve bu ateş ona diğer insanlardan farklı bir hüviyet kazandırır. Aşk ateşi ile yanmış, aşkın beraberinde getirdiği hallerle hasret, çile, yokluk v.s. hallenmiş kişi kendine has bir düşünme, algılama ve yaşayış tarzına, duygu ve hayal dünyasına sahiptir.. Tabiatında aşk bulunan insan, ateş dolu bir aleme dalmış gibidir, varlığındaki aşk sayesinde alemin bu hali ona, Hz. İbrahim’in düştüğü ateş gibi şevk, neşe ve huzur verir.. Aşıkların huzuru da perişanlığı da temelde sevgilinin tavırlarına dayanır. Bu yüzden sakiden, meclise gazapla gelip hiddetten bir meşale gibi yanan sevgilinin eline dest-i dildâra bir an önce kadeh tutuşturması istenir. Kadeh ve dolayısıyla şarap da renk ve vücuda verdiği hararet itibarıyla ateşe benzer. Böylece şair, kadehi bir yangının yayılmasını engellemek için önden, tedbir için yakılan ateş olarak telâkki etmiş olur.. Aşığın ateşle münasebeti ezeli bir takdirdir ve ezel meclisinde aşka düşmesi ile başlar. O, yaratıldığı zamandan beri bütün varlığı ile yanmaktadır ve bu yanma hali, onun vücuduna ‘anasır-ı erbaa’dan ateş, hava, su ve toprak unsurlarından sadece ateşin isabet ettiği fikrini verir. Aşıklar böylece tabiat itibarıyla da diğer insanlardan ayrılır.. Aşık ile sevgili ilişkisinin anlatımında mum/çerağ ile pervanenin macerası geniş yer tutar. Pervanenin ateşle karşılaşması ve yanması aşka düşmesiyle başlar; aşk ve buna bağlı olarak kavuşma arzusu vücudu içten başlayarak yakan bir ateş gibidir. Bu bakımdan gerek çerağın içine girmeden önce gerekse girdikten sonra o, ateş ile iç içedir. Böylece onun için, beklemek de kavuşmak da ateş olur. Aşık da sevgiliye kavuşmadan önce, pervane gibi ayrılık derdi ve kavuşma arzusu ile yanar. Kavuştuğu zaman ise kendi varlığından eser kalmaz, artık sadece sevgili vardır. Bütün bunlar sevgilinin takdiridir ve sevgili, aşığını böylece adeta ateşle imtihan etmektedir.. Herkesin veya her nesnenin kendine göre içindeki ateşi ve onun verdiği acıyı beyan etme tarzı vardır. Aşkın kendisi gibi anlatımı da yakıcıdır. Kalem onu anlatırken öyle hararetlidir ki yazdığı her şey ateş olur. Zemin, zaman; bütün yaratılmışlar; masiva onun hareketiyle tutuşup yanar. Aşk ile hallenmiş bir şairin mısraları da böylece adeta ateşten bir gazel meydana getirir..
Şeyh Galip
Şeyh Galip
·
79 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.