Gönderi

752 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Bu kitabı okumadan önceki ruh halim tamamen ümitsiz, karamsar ve bıkkın bir şekilde idi.Bu ruh halinden kurtulmak istiyordum. Korona belası ile sürekli ölüm haberleri almak, koronanın geride bıraktığı yaralı hayatları her gün farklı farklı yerlerden duymak görmek. Üzerimdeki bu ölü toprağı atmak istiyordum çünkü hiçbir şeyden keyif almıyor robot yaşıyordum. Biliyorum ki ülkemizde bu şekilde yaşayan insan sayısı hiç az değil. Yaşadığımız siyasal bunalım, hayat pahalılığı, kötü yönetim, ekonomik gerileme, bitmek bilmeyen mülteci akınları, yanan ormanlarımız gibi tek bir olumlu gelişme/haber yoktu. Yaptığım bisiklet sporu bile bu üzerimdeki ölü toprağı atmaya yetmiyordu. Saatlerce bisiklet sürsem de bu durumu değiştiremiyordum. Sonra kitaplığımda ne okusam diye düşünürken gözüme Şu Çılgın Türkler kitabı takıldı. Zor şartlar altında milletimizin verdiği destansı mücadele bana moral ve güç kaynağı olabilir dedim ve okumaya başladım. Daha önce Turgut Özakman'ın DİRİLİŞ ÇANAKKALE 1915 kitabını büyük bir gurur ve gözyaşları ile okudum. Çok ara vermeden Şu Çılgın Türkler kitabını okumamın daha yararlı olacağını düşündüm. Kitabımıza gelince Kitabımız iki ana başlıktan ve sekiz bölümden oluşuyor; 1.Dünya savaşından Almanya,Avusturya-Mararistan ve Bulgaristan ile birlikte yenik ayrılan Osmanlı Devleti Serv antlaşması gibi Anadolu ve Osmanlı'yı parçalarına ayıracak tarihte Türklerin karşılaştığı en ağır antlaşmalardan biri olan bu karanlık olayla karşı karşıya kalır. 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı Topraklarının işgali başlamış oldu.Başını İngilizlerin ve Yunanlıların çektiği işgal kuvvetleri İtalya,Fransa ve Doğu de Ermeniler cennet vatanın dört bir yanını işgal etmeye asker çıkarmaya başladılar.Osmanlı ordusu dağıtılır.Yüzbinlerce asker terhis edilir.Ulaşım ve haberleşme ağları kontrolden çıkar.Son üçyüz yıldır geriye giden,ekonomisi bitmiş,eğitimsiz ve fakirliğin pençesinde bırakılan,savaşlardan ve ağır vergilerden tükenmiş Anadolu halkı artık tamamen kaderine terk edilmişti. Fakat bunca olumsuzluğu rağmen ümitsizliğe (bu zamanda en büyük ihtiyacımız olan şey) hiçbir zaman düşmemiş olan M.Kemal Paşa önderliğinde emperyalizme karşı tarihin en büyük mücedalesi/direnişi başlayacaktı. Anadolu’ya 9.Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da çkan M.Kemal Paşa halkı direniş için örgütlemek ve bağımsızlık ateşini yakmak için Amasya Genelgesi,Erzurum Kongresi,Sivas Kongresi,Amasya Protokolü gibi milli bir birlik ortak bir amaç için kongre ve toplantıları düzenledi ve bu süreç sonunda milli bir birlik milli bir amaç yolunda halk büyük bir çoğunlukla bu ülküde birleştiler. Emperyalizm ve başta da İngiltere'nin boyunduruğu altına girmiş olan Osmanlı Devleti (İstanbul Yönetimi) M.Kemal önderliğindeki bu haklı direnişe karşı durmak ve engellemek için pek çok girişimlerde bulundu. Milli mücadeleye ve Mustafa Kemal'e karşı dini gücünü kullanmaya çalışarak karşı fetvalar yayınlandı. Silah ve mühimmatın Anadolu’ya kaçırılmasını engellemeye çalıştı. Bunca hainliğe engellemelere rağmen TBMM kurulmuş, ilk anayasa hayata geçirilmiş ve düzenli ordunun temelleri atılmış oldu. Emperyalizmin maddi ve manevi destekleri arkasına alarak bin yıllık hayalini gerçekleştirmek isteyen Yunan ordusu 1921 yılının ilk aylarında Anadolu'nun içlerine doğru girmeye başladı.İlk ciddi savaş 1.İnönü Savaşı olacaktı. Bu savaşı Türk Ordusu kazandı. I.İnönü Zaferi sonunda Albay İsmet Bey,1 Mart 1921'de generalliğe yükseltildi. 1. ve 2.İnönü Savaşları ile gerek Türk ordusu gerekse Yeni devlet ilk ciddi sınavından başarıyla çıktı. Milli Mücadele içte ve dışta kabul ve itibar gördürdü. Kütahya-Eskişehir Savaşlarında ise durum ordumuzun henüz tam istenilen seviyede olmadığını düşmana karşı taarruz edecek güç ve imkanlara sahip olmadığı anlaşıldı.Daha fazla birlikle Yunan ordusu baskı ve hucumlarını arttırdı.Bunun neticesinde Ordu her türlü imkansızlıkları,yıllarca yapılan savaşları ,imkan ve olanaklar olarak kısıklı güçle mücadele eden ordumuzu yok edememişlerdi. Ancak ordu daha fazla dayanamayacağının anlaşılması üzerine Türk Ordusu Sakarya'nın doğusuna çekildi. Bu bir savaş taktiğiydi aynı zamanda. Hem zaman kazanıp zayıflayan orduyu toparlamak hem de Yunan ordusunun ikmal yollarını uzutarak lojistik sınırlarını zorlamaktı. Yunan ordusu Türk ordusu gibi aç susuz imkanları kısıtlı bir durumdayken çok fazla dayanamazdı. Bu durum ileride Yunan ordusunu çözülmesini hızlandıracaktı. Sakarya Savaşı Türk ordusu imkansızları zorluyor orduyu istenilen seviyeye getirmeye çalışıyordu.Mecliste mualif sesler yükseliyor.Geri çekilmeyi yenilgiymiş gibi seslerini yükseltiyorlardı.Mecliste yapılan tartışmalar neticesinde Mustafa Kemal'e başkomutanlık yetkisi (Ordu için sınırsız yetki) veriliyor.Sakarya'nın doğusuna çekilmesi ordumuza büyük bir avantaj sağladı.Yunan Ordusu zorlu şartlar altında uzayan ikmal yollarında askerine lojistik destek sağlamakta oldukça zorlandı ve bu durum daha çok güç harcamasına neden oldu.Türk ordusu ise başta İstanbul olmak üzere Anadolu'nun birçok köşesinden gelen silah,mühimmat,kiyafet,ayakkabı vb. Bilumum ihtiyaçları tamamlamaya gücünü arttırmaya çalışıyordu. Bunca emeğin fedakarlığın karşılığı olarak Türk ordusu Yunan Ordusu üzerine saldırarak üstünlük kurmuş ve Yunan ordusu geriye çekilmek zorunda kalmıştır.Yunan ordusunun taarruz kabiliyeti kırıldı.Bu savaş sonunda Mecliste alınan karar ile Mustafa Kemal Paşa'ya Mareşallık rütbesi ve GazilikGünvanını verildi. BÜYÜK TAARRUZ, BAŞKOMUTAN MEYDAN MUHAREBESİ Sakarya Zaferi ordumuza büyük moral verdi.1922 yılının Mart ayından itibaren savaş hazırlıkları ve ordunun güçlendirilmesi için çalışmalar hız kesmeden devam etmiştir.Ve bu savaş ya zafer olacak ya da zafer olaccaktı başka yolu da yoktu ordunun gücüde.M.Kemal Paşa taaruza karar kıldı mualif sesler yine eksik olmadı.Fakat M.Kemal Paşa herkesi ikna etti. Afyon çevresinde konuşlananYyunan ordusu pek çok komutan özgüveni yüksek şekilde artık zafere yaklaştıklarını düşünüyordu.Onlar sayı ve silah bakımından Türk ordusundan güçlü idiler. M.Kemal Paşa düşmanı en çok güvendiği yerden yani Afyon’un güneyinden sabah erken bir baskınla taaruza geçerek yunan ordusunu dağıtmayı planladı ve bu amaçla Afyon’un güneyine orduyu sessiz ve gizlice yerleştirdi.Ordu’nun yerleştirildiği bölgede ve M.Kemal’in Büyük taarruzu yönettiği Kocatepe’ye bisikletimle daha bir ay önce çıkmam (çok duygusal ve gurur verici bir tırmanış oldu benim için(Profil resmim Kocatepe'ye ait)) ve bölgenin çok engebeli ve yüksek rakım olması taarruzun ne zor şartlar altında gerçekleştiği gösteriyor.26 Ağustos Sabahı topçu atışı ile başlayan taarruz kendinden ordusundan emin M.Kemal‘i yanıltmayacaktı.30 Ağutos 1922’de Türk Ordusu muzaffer olacak Yunan Ordusu İzmir’e kadar kovalancak ve denize dökülecekti.M.Kemal paşa’nın Büyük Taaruzda kullanmış olduğu kurt kapanı taktiği mükemmel bir şekilde işlemişti.Daha sonra yotubede bir videoda M.Kemal’in bu taktiği Kartaca Kralı Hannibal Barca’nın Roma Ordusuna Karşı Cannae Muharebesi’nde (MÖ 216) uyguladığını öğrendim. Bir lider düşünün ki MÖ 216 yılında yapılmış bir savaşı biliyor ve bu savaşta uygulanan taktiği kendi vatanının kurtulması için uyguluyor. Gel de hayran olma… Kitapla ilgili o kadar çok söylenecek şey var ki ne kadar yazarsam yazayım hep eksik kalacak. Allah hepsinin mekanını cennet eylesin ruhları şad olsun.Bu kitaba yıllarını harcayan emek veren Turgut Özakman’ında mekanı cennet ruhu şad olsun.
Şu Çılgın Türkler
Şu Çılgın TürklerTurgut Özakman · Bilgi Yayınları · 202321,8bin okunma
·
245 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.