İyi günler…
Dört gün… Yedi yüz sayfa… Ve dakikalarca ağlama…
Bu kitabın bana düşündürenler bunlar. Deli gibi okumamı sağlayan bir kurgu, ve kalbi kırılmış altı hayat…
Gerçekten o kadar çok kez ağladım ki inanamazsınız. Ve okuduğum her dakikada bunlar gerçekmişçesine şükrettim kendime, kendi hayatıma, kendi sağlığıma…
Onları okurken benim için acıdı kalbim yandı, sızladı. Gerçekten tam şuramda hissettim desem yeridir.
Konusundan bahsetmeyeceğim ama şunu söylemem lazım ki hem sürünmek hem gülmek istiyorsanız bu kitabı hemennnnn alın!
Karakterlerin şahaneliğini ağzımı açmıyorum. Sürükleyici olması zaten Mutlu sayesinde oluyor. Kitabın buruk tarafının yanında beni güldüren bu tatlı karaktere teşekkürlerimi sunuyorum…
Daha fazla övmeyeceğim yoksa belli ki yorulacağım.
Birazcık eksi yönlerini söyleyeyim:
- Yani herkes küfürlerden rahatsız olmuş, ben çok olmadım ama olmasa da olurdu. Yani biraz fazlaydı.
- Tamam, Mutlu komiksin, espritüelsin fakat bazenleri gerçekten çok boş yapıyordu biraz sıktı beni.
- Helin! Seni bazen seviyorum ama gerçekten senin şu yalanlarından ihanetlerin bıktım. Onu geçtim her seferinde affediyorlar bu kızı! Yüz veriyorlar yine yanlış yapıyor yeter artık ama.
- Liderin olarak muhabbeti de sıktı sanki.
- 700 sayfa sürekli burun burunalar ama bir türlü o istediğimiz sahneyi yaşayamıyoruz. Buradan yazara sesleniyorum; lütfen bizi süründürme!
Ama… Ama… Yine de harikaydı. Harika bir serüvendi. Devamını iple çekiyorum. Helin Yankı,’ya nasıl aşıksa ben de bu çifte aşığım. AŞIRI TATLILAR ÇILDIRICAM!!!
SPOİLER
Yankı kitapta bir yerde Lal’in kalbinin başkasında olduğun, başkasını söylüyordu. O yüzden Bartı’yu kabul etmiyordu. Benim bir teorim var. Belki de Lal’in sevdiği kişi Koza’dır. Neden olmasın? Yankı onu yakaladığı öldürmüyor neden? Belki Lal onu sevdiği içindir. Zaten yaşı da tutuyor kozanın. Tabii ki Lal ve Yankı’nın garip bakışmalarına bir anlam katmıyor ama olabilir?
Sizin de kitap hakkında teorileriniz varsa lütfen yazın, konuşalım!