Gönderi

166 syf.
·
Not rated
Antonius ve Kleopatra İskenderiye'de öldüklerinde Shakespeare'in doğmasına daha 15 yüzyıl vardı. Racine'nin Phaidra'yla arasında ise bin nehir akmıştı. Bugün iki yazarın da hiç görmedikleri yerlerde geçen hikâyeleri kendi kültürlerine köken sayarak yeniden yaratmalarını pek de yadırgamayız. Moliere de Shakespeare de poetikalarını Antik Yunan üzerine kurmuşlar ve çok başarılı olmuşlardır. Peki Marlowe'dan Büyük Timurlenk'i yine Racine'den Bayezıt'ı okumak bizi bir nebze şaşırtmaz mı? Çünkü araya zamandan ziyade mekan ve bambaşka kültürler karışmıştır. Tiyatroda egzotizm diye bir konu var mıdır, bilmiyorum ama bu tür oyunlara kendimce bu ismi veriyorum. Friedrich Schiller'in hem egzotik, hem klasik, aynı zamanda romantik ve feminist tatlar bırakan eseri üzerinde konuşulacak çok fazla konu var. Bir Derya: Schiller... Alman Edebiyatı'nın kurucularından filozof, şair, oyun ve öykü yazarı, aydınlanmanın en önemli isimlerinden Schiller, arkadaşı Goethe kadar okunmuyor: çünkü onun Werther'i yok. Oysa okuduğum pek çok yazıda Schiller'in özellikle tiyatro anlamında Goethe'den çok üstün olduğu iddia ediliyor. Faust'u ayrı tutarsam eğer, bu fikri destekliyorum. Ama kıyaslamak yerine her ikisini de özümsemenin daha anlamlı olduğunu düşünüyorum. Schiller'i çok seviyorum, bilenler bilir. Çünkü tutku mekanizmasının ayarı yok, kendisi bir demens: en sevdiğim hâl. Dorukta yaşıyor sevgisini, tiyatro en büyük tutkusu ve Haydutlar'ın sahnelendiği ilk akşam alayından kaçıyor seyretmek için. Aynı zamanda bir hekim. Rahatsız edici satırlarından sonra tıp dışındaki konularda yazması yasaklansa da vazgeçmiyor tutkusundan. Hayatına değinmeyeceğim pek fazla, onun büyük bir aydınlanmacı, bir sürgün, belki de Fransız İhtilali'nden önce Almanya'da bir ihtilal kıvılcımı olduğunu bilmenizde fayda var : "liberte egalite fraternite"... Çin Prensesi Turandot, Turankızı ya da Türkkızı Matruşkanın içinden dışına doğru kronolojik olarak ilerleyelim, evet büyüyen bir mitos var elimizde ve bize ait. Eserin kökeni Nizami Gəncəvi'nin Heft Peyker'ine dayanır. Bir ? masalıdır Turandot, ama İtalyan yazar Carlo Gozzi Schiller'den 39 yıl önce yazdığı oyunda, kaynağını Çin Masalı ve baş karakteri de Çin Hanı'nın kızı olarak belirtir. Üçüncü olarak Schiller bir dinlenme döneminde okuduğu Gozzi'nin etkisiyle hikayeyi Çin Prensesi Turandot olarak alıp, Gozzi'nin düz yazısının aksine destansı bir hale çevirir. Farsça'da "docktar" : kız , "Turan": Türk yurdu, Türkistan kelimelerinin birleşimi olan "Docktar-ı Turan" neticede Turankızı'na dönüşür ve Almancaya da Turandot (Turantochter) olarak geçer. Bizim hissi veren ise daha çok karakterler: Altun Han, Turankızı, Kalaf, Adile, Selime, Şirin, Barak, Timur vs... Timur ve oğlu Kalaf. Bu isimleri tarihi kaynaklarda yan yana göremedim, belki kaçırdım. Timur'un Kalaf diye bir oğlu var mı bilmiyorum ama neticede bu bir hikaye. Schiller 5 perdelik oyununda (ek olarak son perde var) Klasik tiyatronun kurallarından tam olarak uzaklaşmasa da Aristoteles'in üç birliğine uyduğu pek söylenemez. İlk perdede Çin Hakanı'nın kızı sayılan Turandot tanıtılırken, karakerinin zorluğu dışarıdan betimlenir. Mekan Pekin'de kıza talip olanlara bilmeceler sorulmuş, kaybedenlerin kelleleri alınmıştır. Burada bir ürperme yaratan Schiller, Prensesin resmi ve güzelliği ile kalpleri yumuşatır. Klasik Tiyatro adeti üzerine kesim törenini yaşamayız, sadece asılmış bayrak gibi reddedilmiş talipler vardır. Diğer yandan devrik lider Timur'un oğlu Kalaf da tanıtılır ve bir şekilde Turankızı'nın yörüngesine girmesi sağlanır, ilk perdede karşılaşma yaşanmaz. İkinci perde hareketlidir, Turankızı ve Kalaf'ın diyalogları ile sanki oyun sonu gelmiş, bitmiş hissi yaşatırken, daha düğümlerini atmamıştır oysa Schiller. Talip Kalaf'a sorulan bilmeceler de son derece zordur. -Turandot Almanya'da sahnelenirken bu bilmeceler her sahnelenişte insanlarca bilinmeye başlandığı için güncellermiş Schiller, hatta dostu Goethe de bilmeceler yazıp hediye edermiş...- İkinci Perde'nin en önemli yanı Turankızı'nın, kadınların ikinci sınıf oluşuna bir başkaldırı olan tavrı, karakteri ve düşünceleri ile bizzat tanışabilmemiz. Turankızı yüzlerce yıldır ezilmiş Asya kadınının haklarının bir savunucusudur. Kendini son derece iyi ifade eder, karşı cinsin ihanetinden dem vurur ve eşitlikten çok erkek düşmanlığına getirir şirazeyi. Bu tavır onun sınırlarını öğrenmemiz açısından önemlidir. Ancak karşısında gördüğü Kalaf son derece yiğit biridir, kadın düşüncesine ve zekasına değer verir haliyle Prensesi etkiler. Zeka ve saygı anahtar kelimeler ancak düğüm hali devam eder, çünkü Prenses özgürlüğünü yitirmek istemez. Üçüncü ve dördüncü perdeler düğüm çözme, karanlık noktaları aydınlatma, görünenle ardındaki farkların belirginleşmesi ve gerilimle geçer. Enerjinin en yoğun olduğu iki perdedir ve Schiller merak tohumlarını ekmektedir. Son perdede şaşırtmacaya başvuran Schiller mutlu sonu yaşatırken başkasının acısına da dokunur bir başka kadının esir prenses Adile'nin. Adile'ye karşı empati duygusunu işleyen yazarın eserinde, kadını anlama konusu yanında yer yer kadın zekasını ve eylemlerini aşağılayan satırlar da bulunmaktadır. Ek son perdede ise Kalaf mükafatlandırılır, kaybettilerini geri alır. Turandot zeki bir dişidir. Karşısındaki erkek, Kalaf ise hem zeki hem saygılı hem de anlayışlı bir sevendir. Kalplerin fethi değil, eşitliğin sözkonusu olabileceğinin bir mesajı verilmektedir belki. Schiller'i bu denli etkileyen nedir diye merak ediyorum ve yanıtlarım karmakarışık. Ataerkil düzenin devamı için kadına dayatılan özellikle hanedanlık mensubu kadına dayatılan evliklere karşı bir tepki varken aşk dugusu ile romantik bir bakışa geçilmişse de konu hala çetrefilli. Büyük devletlerin beylikleri ele geçirdiğinde esirlerini saray bünyesine almaları ne kadar doğrudur? Bir Prens ya da Kral gün gelip dilenci olabilecekken, bir dilenci bir an koskoca bir imparatorluğa sahip olabilir. Her şey gelip geçicidir neticede ve sahnede mekanlar, kostümler değişirken biz izleriz. Biz bu oyunu biliyoruz, nereden mi? Rüştü Asyalı'nın canlandırdığı Keloğlan filminden evet Prenses için bilmeceleri Keloğlan da çözmeye çalışmış bir aynayla tepetaklak etmişti Padişahı. Ama bu büyük ihtimalle Binbir Gece Masalları'ndan alınmış çünkü Schiller'in oyunu 220 yıl sonra Türkçe'ye çevrilmiş gerçekten üzücü. Doğu Perinçek önerisiyle Almanya'da yaşayan Senar ve Selçuk Ülger çevirmiş eseri, dupduru bir dille. Matruşka büyüdükçe büyüyor haliyle ve hikaye 1917'de Ferruccio Busoni 1917'de, Giacomo Puccini 1924'te tarafından bestelemiş. Puccini'nin ömrü yetmese de sonrasında operada sahnelenmiş. Ülkemizde de önceki yıllarda Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenen oyun büyük hayranlık uyandırmış. Murat Karahan'ın Kalaf gibi seslendiği dakikaları yaşamak, ah!.. Ya sonra... Oyundan tam 150 yıl sonra Bertolt Brecht de dokunmuş konuya yeniden; "Turandot ve Aklayıcılar Kongresi" olarak. Büyüdükçe büyüyen bir hikaye çünkü duygular ve insanlar değişmiyor, Brecht'den okumak da kesinlikle farklı olacaktır. Basit bir hikaye belki çünkü bildiğimiz bir konu bu. Ama tadı damağımda.. Gün boyu düşündüm, operasıyla haşır neşir oldum hatta opera metni bir tık daha hoş sanki... İki tirat hâlâ kulaklarımda ve iletiyi ekliyorum. Yorumları mutlaka dinlemelisiniz. #134918170 Teşekkür ederim.
Turan Kızı
Turan KızıFriedrich Schiller · Kaynak Yayınları · 202032 okunma
··
2,409 views
Levent okurunun profil resmi
Turandot'u yıllar önce, daha AKM yıkılmadan izlemiştim. Yazınızla birlikte Turandot da anılarımda canlandı. Doğrusu kitap incelemeniz çok iyi, bu konuda gerçekten iyisiniz. Bu yüzden sizi takip etmekten vazgeçtim. Her alıntınız, yorumunuz beni fazlasıyla meşgul ediyor. Kendi az kalan zamanımı harcıyorum. Yazınızı okuyunca o günlere gittim. Bir zamanlar bu ülkede de güzel şeyler yapılıyordu, her şeye rağmen... Teşekkürler
Psyche okurunun profil resmi
Sizi meşgul ettiğim için afedersiniz Levent Bey, hoşçakalın.
Levent okurunun profil resmi
Yanlış anlamayın lütfen, sizden şikayet etmiyorum. Benim zamanla ilgili bir sorunum bu. Yoksa sizin paylaşımlarınız içerik olarak oldukça iyi ve zorlayıcı. Keşke zaman olsa da kendimi onlarla da meşgul edebilsem. Bu nedenle "kalış" pek "hoşça" olmayacak. İyilikle...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.