Düşman! Düşman nasıl şeydi? Niçin geliyordu? Biz niçin kaçıyorduk? Bu toplar ne biçim şeylerdi?
Birden, “Tren geliyor!” diye bağrışmalar oldu. Herkesin baktığı tarafa baktım. Ufkun orada simsiyah, kucak kucak dumanlar…
Telgraf tellerindeki kuşlar silkindiler, başlarını omuzları arasından çıkarıp, gelen trene baktılar.
Lakin top sesleri…
Tren, henüz durmamıştı, birdenbire üşüşen insan kalabalığı içinde onları kaybettim. İnsanlar saldırmışlardı. Babaannem elimden şiddetle çekti:
– Aptal aptal bakınmanın sırası değil, yürü!
Evet ama… Kuşlar? Onları düşmandan kaçıracak babaanneleri yoktu ki!..