Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Birinci Meclis Şeriat İstiyordu ama İstemeyenler de Vardı
Mustafa Kemâl ile Osmanlı' nın tebaasını genel manada temsil etkinliğine sahip o günlerde Muhafaza-i Mukaddesat ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti arasında; rejim ve sistem mücadeleleri başlamıştı. Anlatıldığı gibi ve anlatılış tarzından şu an insanımız da algısının yapıldığı; alimler, ulemalar yan gelip yattı söyleminin aksine; daha 1919 yılında "A-RHMC" beyannamesinde aynen şunlar söyleniyordu: Bismillahirrahmanirrahim; "Selâmet-i Din ve millet ve saadet-i memleket namına çalışmak bizden, hüsn-ü telâkki ve tefekkürle hüsn-ü kabul muhterem ahalimizden ve tevfik de Cenab-ı Allah'tandır." (Kaynak ve Tamamı: TİTE ARŞİVİNDE- 24/3078) Mecliste de bir o kadar etkin olan bu gerçek Osmanlı Evlatlarının temsilcisi; mebus seçerken nelere dikkat etmelerini de alenen açıklıyorlardı; " -Birinci derecede müntehip olan umum ahalimizin doğrudan doğruya mebus olabilecek kimseleri tanıyıp bilmek talipleri yekdiğerinden tefrik ve temyiz etmek imkân- maddîsi olmamakla beraber zaten hal-i hâzırda mevcut intihap kanunu da itihabâtı iki derece üzerine tertip ettiğinden ahalimizin bidayet-i emirde meb'uslardan ziyade intihap edeceği müntehi-i sânilerin DİNDAR VE ALLAH'tan korkan, hatır gönülden ziyade HAK VE HAKİKATE riayetkâr müntehib-i sâniliği kendisine yalnız bir rif'at ve leddel-kaza ÂLET-İ MENFAAT değil milletin kendisine tevdi ettiği azîm bir EMANET olup EHLİNE TEVDİ ETMEDİĞİ HALDE huzur-u bari ve ind-i ahalide mes'ul ve şerr-i mesar olacağına iman ve itikad etmiş kimselerden intihap edilmesine son derecede gayret ve itina etmek." Filhakika şura seçimin ne derece elzem olduğuna daha 1919 yılında varan asıl temsilcilerimiz; tüm sorunları idrak etmişler, Abdülhamit'e yapılanın idrakine varmışlar, batıdan zehir ve irin aktığının az bir kısım bal var ise de bunu nasıl ayırt edeceklerini çözmüşlerdi. Ve gün geldi; Erzurumlu Kadi Raif Efendi; Mustafa Kemâl' in gerçek niyetinin farkında vardı. Ve öyle bir etkin oldular ki mecliste; -Mustafa Kemal şu sözleri söylemek zorunda kaldı: Yusuf Ziya söylediklerinle şu iki şeye işaret etmiştir; 1. Halife'ye Biat 2.Halifenin vazife ve selahiyetlerinin şeriat sınırları çerçevesinde tesbit ve tayini. Mustafa Kemâl bu sözler ışığında "Halifeyi oldu bitti seçimine getirmek, bir süs mahiyetinde orada bulundurmak babında düşündüğünden; Yusuf Ziya Bey'in konuşması ve konuşmanın kazandığı açı, devleti tam anlamıyla yeniden Kur'an'a ve Sünnet'e, kısaca şeriate döndüreceği için Mustafa Kemal bu konuşmalardan çok huylanmıştı ve yanındakilere, "bu da nereden çıktı?" demek mecburiyetinde kalmıştı. Halifeliği oldu bittiye getirdiğini nereden anlıyoruz? Hararetli ve deruni konuşmaların ardından söz alan Mustafa Kemal' in şu açıklaması ve bir gazetecinin yaptığı açıklama ile. Ve tabi asıl olan Hilafetin kaldırıldığı gün yaptığı konuşmada ileri de onu da paylaşacağız. İlk önce konuşma: "Arkadaşlar mevzubahis olan meseleyi çok münakaşa etmek, çok tahlil etmek mümkündür. Fakat zannediyorum ki, münakaşat ve tahlilât da ne kadar ileri gidersek meseleyi halletmek o kadar müşkülat ve teahhurata uğrarız. Benden önce kürsüyü terk eden Yusuf Ziya Bey, halife olan zatın vazife ve salahiyetlerinin ne olacağından bahis buyurdular. Zannediyorum ki, ondan önce bir halife intihap etmek daha mühimdir. Sonra seçeceğimiz halifeyi hilafetini tebliğ edeceğiz... Binaenaleyh bugün söylenen şeylerin hepsini halletmemiz mümkün değildir." O günleri dakika dakika yaşayan gazeteci Naşid Hakkı Uluğ' un tesbit ve benzetmesiyle söylersek; "Gazi yine soğukkanlı ve sükûn içerisinde ihtilalci kararlarını frenlemiş, başarı için en pratik yoldan her safhayı vakti geldikçe tatbik prensibinden ayrılmamıştı." (Kaynak: Neşit Hakkı Uluğ, Halifeliğin Sonu). Not Mustafa Kemâl' in siyasi stratejisini kanaatimce günümüzde en iyi uygulayan Recep Tayyip Erdoğan'dır. Toparlayacak olursak; bilin ki bu toprakların özüne; gelenek, görenek, anane, kültür, dini yapısına en uygun sistemi ve rejimi getirmek adınaen büyük mücadeleyi, hor ve hakir görülen; alim, ulema sınıfı yapmıştır. Filhakika beyannamelerinde bu gerçekliği şu sözlerle ortaya koymuşlardır: .... İşte böyle bir zamanda idi ki erbab-ı azm ve himmetin delâletleriyle yer yer teşekkül eden Millî Müdafaa cemiyetlerinden bir de Erzurum'umuzda meydana gelmiş ve derd ortağımız olan civar vilâyetlerle dertleşip çareler aramak üzere Erzurum'da bir kongre akdine derhal teşebbüs edip tevfik-i ilâhî sayesinde akd olunan kongrede dertlerimiz ortaya ve bu derdlerin davasının ancak FEDÂKÂRANE çalışmak DİNSİZ, NAMUZSUZ EŞİR YAŞAMAKTANSA DİN VE ŞEREFİYLE ÖLMEYİ TERCİH ETMEKTEN İBARET OLDUĞUNA KARAR VERİLMİŞTİ.
·
883 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.