Gönderi

208 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 27 hours
İçinde bulunduğumuz Dünya çok yaşlı. Bilim bile henüz Dünya'nın gördüğü her şeyi bilmiyor. Ama ben- biz sadece doğumumuzdan ölümümüze kadar olan şeyleri göreceğiz. Benim doğumum 2005 yılına nasipmiş. Ama daha erken doğmayı isterdim açıkçası. 70ler ve 80lerde Freddie Mercury'yi canlı dinlemek isterdim. En çok da başarılı ve değer verilen bir kadın olarak Atamızın ellerinden öpmek isterdim. Ama bunları geçersek, aslında tam olarak 1986 yılında doğmak isterdim. İlk Harry Potter kitabı çıktığında Harry ile aynı yaşta olmayı, en sevdiğim film Titanic'in belki de izlediğim ilk film olmasını, en sevdiğim dizi Supernatural başladığında bir genç yetişkin olmayı, 90lar ve 2000lerde emolar ve punkçıların arasında alternatif rock festivallerinde coşmayı, belki de onlardan biri olmayı isterdim. Teknolojinin baktığımızda çok çok ilerlediğini ama aslına bakarsak wifi'ın henüz bir lüks olduğu günlerde yaşanan sosyal ya da "teknolojik bir birey" olmanın arada kalmışlığını yaşamak isterdim. Birisine şu şu yılda yaşamak istiyorum deyince her şeyde bir "ama" buluyorlar. + 1920lerde yaşamak istiyorum çünkü birçok sanatçı, bilim insanı ve edebiyatçı bu dönemde boy göstermiştir. - Savaşlar, ırkçılık, homofobi şu ankinin bin katı! Ayrıca bir kadın olarak güzel ve aptal değilsen çok çok mutsuz olursun! Her dönemin kendine göre iğrençlikleri ve endişeleri vardır. Bazense farklı dönemlerde aynı sorunun farklı boyutları ele alınır. Mesela bu kitapta, teknolojinin insanları körleştirmesi ele alınıyor ama şu anda teknoloji ile alakalı endişeler, teknolojinin insanlığın yerini almasıyla alakalı. İnsanlar bu kitap için "Aman Allah'ım! Bu yazar geleceği tahmin etmiş resmen!", gibi şeyler söylüyor ama buna katılmıyorum. Çünkü şu anda teknoloji, gerçekten de kitapların yerini aldı. Bu kitap benim reeding slumptan çıkınca okuduğum üçüncü kitap. Slumptayken kitap okumadığım için tüm zamanımı teknoloji ile geçiriyordum. Dolayısıyla bütün kötü haberlerden anında haberdar oluyordum. Körlük, teknolojiyi nasıl kullandığınıza bağlı. Yani bir seçenek. Her şeyi toz pembe gösteren tek bir haber kanalını izleyip her şey yolundaymış gibi yapabilirsin. Ama farklı haber sitelerini takip edip (o her şeyin toz pembe gösterildiği haber kanalı da dahil) her şey hakkında bir fikir sahibi olunca aslında hiçbir şeyin yolunda gitmediğini anlayabilirsiniz. Yani bu kitabın dis attığı şey, teknoloji olarak algılanmamalı. Dis atılan şey: Sorgulamak. Öte yandan bu kitap gerçekten de bir şeyi kanıtlar nitelikte olabilir. Babamla yaptığım bir sohbette benim zamanımdaki çizgi filmlerin ne kadar derin olduğundan bahsetmiştim. Mesela Samurai Jack diye bir çizgi film vardı. "Geçmişten gelen bir samuray savaşçısı, gelecekteki düşmanına karşı savaşıyor.", yani... üff! Harika bir konu değil mi!? Ben çok bir şey anlamazdım ama ağzım açık izlerdim. Ondan sonra korkutucu ve yetişkin şakaları dolu bir sürü çizgi film vardı ve ben onları anlardım. Ama şimdiki çizgi filmlerde gerizekalıya anlatır gibi anlatılıyor olaylar. Babam da demişti ki: "İşte bunlar hep insanları tembelleştirme çalışmaları. Üretemez hale getirip tüketime yöneltme çabaları. Hepsi kapitalizmin oyunu. 'Zeytinyağlı yiyemem aman' türküsünü biliyorsun değil mi.... İşte bunların hepsi II. Dünya Savaşı'ndan sonra başladı." Babamın gerçekten paronayak olduğunu düşünmüştüm çünkü fazla abartıyordu. Ama kitabı okuduktan sonra gerçekten babamın dediğine inanmaya başladım. Zaten olay ellilerde geçiyor. Yani II. Dünya Savaşı'nda sonra. Babam gerçekten haklı olabilir mi? (Çizgi film olayını da araştırdım. Eskiden gençlere yönelik çizgi filmler yayınlandığı halde artık gençler televizyon izlemeyi bıraktığı için televizyon kitlesinin çok küçük yaştaki çocuklara hitap etmeye başlamasından dolayıymış.) Kitabı okurken zevk almadım. Kitaba kötü demek benim haddime değil elbette. Ancak beğenmediğim şeyleri söylemek, bir okur olarak hakkım. Benim nefret ettiğim bir şey varsa, o da harika bir fikrin kötü aktarım yüzünden heba edilmesidir. Yazarın dilini hiç beğenmedim. Aklımda sahneyi canlandıracakken bir kare eksik oluyor daima. Sürükleyici bir anlatımı yok. Kitabın arkasında "Yeryüzünde tek bir kitap kalacak olsa, o kitap olmaya aday.", diye bir şey yazıyor. Gerçekten mi, demek istiyorum. Üslubu yüzünden bir ayrıcalık kazanabilmiş bile değil bence bu kitap. Buna rağmen 1984 gibi kitaplarla aynı seviyede gösterilmesi, bu kitabın ne kadar abartıldığına bir örnek. Ancak sevmek ve saygı duymak arasında dağlar kadar fark var. Bu yüzden içeriği dolayısıyla okunması gereken bir kitap.
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202289.5k okunma
·
143 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.