Gönderi

(6) -Şimdi, bu devlete uygun insan hangisidir? Nasıl yetişir, ne huyda olur? - Bana öyle geliyor ki, dedi Adeimantos, bu insan bizim Glaukon'a bir hayli benzer. Hiç değilse yükselme tutkusu bakımından.. - Bu bakımdan belki, dedim, ama başka bakımlar dan ayrılır ondan. - Hangi bakımlardan? - Bu insan ister istemez kendine daha fazla güvenen insandır. Musa'lardan hoşlanmakla beraber daha az yakınlığı vardır onlara. Hiç de iyi konuşmasını bilmez; ama nutuk dinlemeyi sever. Bu insan kölelere karşı çok sert davranır; iyi eğitim görmüş bir insan gibi onları küçümsemekle kalmaz. Hür insanlara güler yüzlü, devlet adamlarına saygılıdır. Güçlü, şerefli mevkileri sever, ama başa geçmek isterken, kendinde güzel konuşma ve buna benzer değerler olup olmadığına bakmaz. Savaş gücüne, askerlik değerine dayanır; jimnastiğe, ava düşkündür. - Evet, bu devlete böyle insan yakışır. - Bu insan, gençliğinde zenginliği hor görmüş olabilir. Ama yaşlandıkça parayı sever; çünkü cimrilik tohumları saklıdır içinde ve özündeki değer bozuktur; en iyi bekçiden yoksun kalmıştır. - Nedir o en iyi bekçi? diye sordu Adeimantos. - Müzikle birleşen akıl, dedim; yalnız o insanın özün deki değeri ömrü boyunca koruyabilir. - Güzel söyledin. - İşte timokrasi devletinin gözü yukarıda insanı da bu. - Doğru. -Şimdi bu insanın nasıl yetiştiğini görelim: İyi bir insa nın oğlu olabilir bu delikanlı. Kötü yönetilen bir devletin yurttaşı olan babası, başını derde sokmamak için şandan, şereften, devlet işlerinden, mahkemelerden, gürültü patırtidan kaçınıp kenarda kalmaya razı olmuştur. -Çocuk nasıl yetişiyor, ona gelelim, dedi Adeimantos. - Once annesinin sözleriyle. Tabii dert yanar annesi, kocasının devletliler arasında yeri olmadığından, kendisinin öteki kadınlar yanında küçük düştüğünden şikayet eder. Kocam zengin olmak için hiçbir şey yapmi yor der, kimseye kafa tutamıyor, ne mahkemelerde ne de toplantılarda kimseye bağırıp çağırıyor, üstelik körü sözlerin altında kalıyor, aldırış bile etmiyor; hep kendini düşünür, benim halim umurunda bile değil, der. Bütün bunların gücüne gittiğini söyler. Babasının erkek adam olmadığını işittirir oğluna, daha neler neler. Kadınların bu gibi hallerde söyledikleri türlü sözler. -Doğrudur, hep kadınlardan çıkar bu teraneler. -Bilirsin, evin delikanlısını sever görünen hizmetçilerde, hep bu türlü sözler ederler ona. Babası bir borçlunun, kendine kötülük edenin peşine düşmedi mi, büyüdü- gü zaman bu adamları gebertmesini, babasından daha erkek olmasını öğütler oğluna. Çocuk evden çıkınca gene bu türlü sözler işitir ve görür ki, yalnız kendi işlerine bakanlar budala sayıyor herkes. Başkalarının işlerine kansanlarsa yükseliyor, övülüyor. Bütün bunları işiten ve gören delikanlı, bir yandan da babasının sözlerini din ler, yaptığı işlere bakar, onlan başkalarının yaptıklarıyla karşılaştırır ve her iki tarafın etkisi altında kalır. Babası onun içindeki dürüstlüğü besler, geliştirir. Başkalarıysa isteklerini, tutkularını azdırır. Aslında kötü olmayan, ama ister istemez kötülerle düşüp kalkan delikanlı, ken dini çeken iki yanın ortasında bir yol tutar, yükselme isteği, içindeki taşkınlıkla kanışır, hem kendini beğenmiş hem de şeref düşkünü bir insan olur. -Bu çeşit insanın gelişmesini çok iyi anlattin. - Öyleyse ikinci devleti, kendi insanıyla birlikte görmüş olduk.
Sayfa 274Kitabı okudu
·
106 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.