Gönderi

Oligarşi Üzerine
(7) - Sonraki devlet şekli oligarşiydi galiba? - Oligarşi dediğin düzen hangisi? - Gelir üstünlüğüne dayanan devlet. Zenginlerin d yürüttüğü, fakirlerin hiç karışmadığı düzen. - Anladım. - Timarşiden oligarşiye nasıl geçildiğini anlatmak istemez mi? - Ister. - Doğrusu, körlerin bile görebileceği bir geçiştir bu. -Nasıl? - Herkesin altınını biriktirdiği gizli çıkın yok mu, timarşiyi yıkan işte budur. Para harcayacak türlü yerler bulurlar ilkin. Rahatça harcayabilmek için de yasaları bozarlar, sonunda ne kendileri sayar kanunları ne de kadınları. - Öyle olacak. - Komşu komşuya özene özene, zamanla, bütün toplum onlara benzer. - Doğru. - O zaman kendileri daha zengin, daha zengin olma peşine düşerler, paraya verdikleri değer arttıkça, doğruluğun değeri düşmeye başlar. Zenginlikle doğruluk öyle aynı şeylerdir ki, ikisini teraziye koydun mu, kefelerin biri hep aşağı iner, öteki yukarı çıkar. - Öyledir. - Bir devlette zenginlik ve zenginler baş tacı olunca, doğruluğun ve doğru insanların şerefi azalır. - Ister istemez. - Evet, ama insan şeref neredeyse oraya koşar, şeref kazandırmayan şeyi bırakır. -Doğru. -Böyle yükselmeye, şana, şerefe düşkün yurttaşlar zamanla para düşkünü, cimri, açgözlü olurlar. Zengini över, beğenir, başa getirirler; fakiriyse hor görürler. - Bu da doğru. -İşte o zaman oligarşide başa geçeceklerin sınırını belirten bir kanun çıkartırlar ortaya: Bu sinir belli bir gelir üstünlüğüne dayanır, bu üstünlük ölçüsü de oligarşiden oligarşiye değişir. Belli bir gelire ulaşmamış yurttaşlar devlet işlerine giremezler. Iş buna dökülmez mi sonunda? -Dökülür elbet. - Işte oligarşi düzeni de bu. - Evet ama nasıl yaşanıyor bu devletre? Onda gördüğümüz kusurlar ne? - İlk kusur tuttuğu yolda, ilkesinde. Gemileri yürütecek kaptanları bu yoldan seçersek ne olur, düşün? En zengin olan kaptanlık edecek, yoksal bu işi daha iyi de bilse, dümene geçemeyecek! - Kaptanı böyle seçilen gemi zor gürür. - Her türlü yürütme işleri aksamaz mı böyle olunca? - Aksar sanırım. - Ya devleti yürütme işi? O da bunlar arasına girer mi? - Girer, hem de hepsinden çok. Çünkü yürürtülitsesi en zor, en önemli olan devlettir. - İşte oligarşide göstereceğimiz ilk ve büyük kusur budur. - Evet, doğru. - Ya şu kusur ondan aşağı mı kalır? - Hangisi? - Böyle bir devlet bütünlüğünü kaybeder ister istemez, ikiye bölünür, bir yanda yoksullar, bir yanda zenginler! Aynı toprak üstünde yaşayan bu iki topluluk boyuna birbirine diş biler. -Bu daha küçük bir kusur değil doğrusu. - Şu tarafına da iyi diyemeyiz: Bu düzenin başındakiler kolay kolay savaşa girişemezler. Halkı silahlandır. salar, düşmandan çok ondan korkarlar; silahlandırma salar, devlette olduğu gibi savaşta da bir avuç kalırlar. Üstelik bu devlettekilerin cimriliği, savaş için para harcamaya da engeldir. - Evet. Buna da iyi bir şey denmez. -Ya değişik işlerin bir araya gelmesi, aynı insanların hem tarım, hem alışveriş, hem savaş yapmaları? Yukarıda da kötülediğimiz bu durum akla uygun mudur? - Hiç değil. - Şimdi bir kötülük daha söyleyeceğim, bak bakalım en büyüğü bu değil mi? Ilkin oligarşi tutulmaz mi bu hastalığa? - Neymiş o? - Bütün mallarını satma ve başkalarınınkini satın alma serbestliği, her şeyi elinden alınmış bir insanın, devletin hiçbir parçasıyla ilişiği olmadan toplum içinde kalması, ne tüccar, ne işçi, ne atlı ne de yaya asker olmadan yalnız ve yoksul olarak yaşaması. - Bu kötülük gerçekten oligarşide görülür ilkin. Bunu önlemek için hiçbir şey yapmadıkları da meydanda. Yoksa kimi alabildiğine zengin, kimi çıplak kalasıya yoksul olmazdı. - Doğru. - Son olarak şunu da gözden kaçırma: Malı mülkü elinden gidip yoksulluğa düşen adam, zenginken parasını dilediği gibi harcarken, devlete, demin söylediğim işler bakımından yararlı oluyor muydu? Devletin bir parçasıymış gibi görünüyordu, ama hiçbir ilişiği yoktu onunla; ne yürütüyordu devleti ne de hizmet ediyordu ona. Bütün yaptığı, parasını harcamaktı. -Evet, görünüşünün tersine, tek işi para harcamak. - Peki, böyle adama, peteğin içinde doğup da bütün kovanı derde sokan yabanarisi gibi, kendi evinin ve devletin baş belası diyemez miyiz? - Diyebiliriz Sokrates. - Ama şunu da ekleyelim Adeimantos: Tanrı, kınalı yabanarılarını hep bir örnek yaratmış, ama iki ayaklı yabanarılarını ikiye ayırmış; kimini iğnesiz, kimini iğneli yapmış; iğnesiz arılar kocayinca dilenci olur, iğnelilerse haydut sürüsü. - Çok doğru. - Bir şehirde dilenci gördün mü, orada hırsızlar, yan kesiciler, dinsizler, kanlı katiller de vardır. -Ona ne şüphe
Sayfa 279Kitabı okudu
·
79 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.