Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

64 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Tocqueville... Sosyoloji tarihinin demokratı. Var olan toplum ya da yaşanılan çağ eskiye dayanmaktadır. Yeni düzen tartışmalarının eski düzenin ana özelliklerini taşıdığını söyler. Tocgueville toplumu, demokrasinin ilke ve değerlerinin bir pratiği olarak ele almış. Fransız ve Amerika toplumlarını karşılaştırarak mevcut olmayan bir model kurmak istemiş. Demokratik eşitliği geliştirmede en ileri ülkenin Amerika olduğunu iddia etmiş. Demokrasi sözcüğüne iki anlam yüklemiş. Birincisi siyasal bağlamda genişletilmiş oy hakkına dayalı temsili bir sistem. Ikincisi sosyal demokrasi eşitliğin sosyal bir değer olarak geniş ölçüde benimsendiği bir toplum. Daha çok ikinci anlamını yani 'Sosyal Demokrasiyi' önemsemiş. Demokrasi ile toplumun belirli bir halini işaret eder. Toplumda bireylerin şartlarının eşit kılınmasıdır demokrasi. Amerika'da da dikkatini çeken şey şartların genel eşitliği olmuş. Amerika'nın toplum ortamı açık bir demokrasi örneğidir. Amerikalılar, doğuştan şanslılardır. Çünkü dedeleri eşitlik ilkesine beraberinde getirmişlerdir. Birleşik Devletler'de toplumun bir çocukluk dönemi olmamıştır yetişkin olarak hayata başlamışlardır. Amerika'da sosyal mekanizmayı yöneten el gözlerden uzaktır. Devlet otoritesine güvensizlerdir. Zorunda kalmadıkça devlete müracaat etmezler. Kendileri meclis oluştururlar. Çoğunluğun yararı önemlidir. Tocqueville'ye göre  kimileri istemeden kimileri de farkında olmadan her daim demokrasiye hizmet eder. Aslında Demokrasi bir terazi gibidir tehlikeli bir yönetim biçimidir. Kefelerden birinin ağır gelmesi durumunda karışıklık başlar eşitsizlik hakim olur ve ortayı bulmak ise çok güçtür zorbalık hakim olur. Amerika'da çoğunluk eylem ve irade üzerinde etkilidir. Bu nedenle zihinsel bağımsızlık ve hakiki ifade özgürlüğü Amerika'da daha az hüküm sürmektedir. Demokratik Cumhuriyetler şiddeti zihinsel bir şiddete dönüştürür; "Zincirler ve cellatlar: eskiden zorbalığın kullandığı araçlar bunlardı ama günümüzde uygarlık, despotizm de bile mükemmelleşti. Halbuki despotizmin artık öğreneceği bir şey kalmamış gibiydi. Prensler şiddeti, deyiş yerindeyse maddeleştirmişti,  günümüzün demokratik cumhuriyetleri ise onu,  baskılamak istediği insan iradesi kadar zihinsel bir şiddete dönüştürdü. Tek bir kişinin mutlak yönetimi altındayken despotizm ruha dokunabilmek için kabaca vücuda vuruyordu, ruh da bu darbelerden kaçarak zaferle onun üzerinde yükseliyordu fakat demokratik cumhuriyetlerde zorbalık hiç de böyle işlemiyor, vücudu bırakıp doğrudan ruha yöneliyor. Artık efendi, ya benim gibi düşüneceksiniz ya da öleceksiniz, demez; şöyle der:  Benim gibi düşünmek zorunda değilsiniz hayatınız, malınız mülkünüz, hepsi sizde kalır ancak bugünden itibaren aramızda bir yabancısınız. Medeni haklarınızı korursunuz ma bunlar hiçbir işinize yaramaz olur zira hemşerilerinizden sizi seçmelerini istediğinizde size oy vermeyecekler, onların sadece saygısını istediğimizde bile bunu esirger görünecekler. Insanların arasında kalacaksınız ama insan olma hakkınızı yitireceksiniz. Benzerlerinize yaklaştığınızda pis bir varlıkmışçasına sizden kaçacaklar, sizin masum olduğunuza  inananlar bile sizi terk edecekler zira icabında onlardan da kaçılacak. Güle güle gidin, canınızı bağışlıyorum ama size bıraktığım hayat, ölümden de beter." ( bknz: 54/55) Uzun bir süre etkisinden çıkamayacağım bir kitap oldu... Keyifli okumalar.
Çoğunluğun Zorbalığı
Çoğunluğun ZorbalığıAlexis de Tocqueville · Can Yayınları · 20201,255 okunma
·
272 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.