Gönderi

Arketip
Örneğin boşlukta kayma (ya da düşme) düşleri vardır. En yaygın düş olaylarından biridir bu ve hemen herkesin başından geçmiştir. Hocamın açıkladığına göre ırksal bir anıymış bu. O pek uzaktan akraba olduğumuz Ağaç Adamları’ndan kalmaymış. Ağaçlarda yaşayan bu yarı-insanlar için yüksekten düşme tehlikesi çok büyük ve somut bir korkuymuş. Birçokları böyle bir düşme sonucu can vermişler; hemen hepsinin başından da korkutucu düşme olayları geçmiş; hayatlarını ancak alçak dallara tutunarak kurtarabilmişler. Bu şekilde son dakikada önlenen korkunç bir düşüş, büyük bir şok yaratırmış. Bu şok da birtakım molekülsel değişimlere yol açarmış. Bu değişimler sonraki kuşakların beyin hücrelerine aktarılmış ve kısaca ırksal anılar haline gelmişler. Yani siz ya da ben, uykuda ya da tam uykuya dalacağımız sırada boşlukta düşer gibi olup da yere değmezden bir saniye önce yerimizden sıçradığımız zaman, ağaç tepelerinde yaşamış olan dedelerimizin başına gelenleri hatırlamaktan başka bir şey yapmıyoruz. Beyin hücrelerinde meydana gelen değişimler bu duyguyu kalıtımsal hale getirmiş. Bunda şaşılacak bir şey yok –bir yerde içgüdü gibi bir şey–. Zaten içgüdü dediğimiz nedir ki? Kalıtımsal hale gelmiş birtakım eski alışkanlıklar, o kadar. Burada dikkate alınacak bir şey var. Hepimizin pek iyi tanıdığı o boşlukta düşme olayında hiçbirimiz yere çarpmayız. Yere çarpmak demek, öbür dünyayı boylamak demektir çünkü. Ağaçgezen dedelerimiz arasında düşüp de yere çarpmış olanlar hemen ölmüşler elbette. Bu düşüşün getirdiği şok onların da beyin hücrelerinde yer etmiştir kuşkusuz; ne var ki hemen öldükleri için çoluk çocuğa karışıp da bu değişimi onlara aktaracak fırsatları olmamıştır. Bizler, düşüp de yere çarpmayan ağaçgezenlerin yeni kuşaklarıyız; onun için de düşlerimizde yere çarpmadan uyanırız. Şimdi gelelim kişiliğin bölünmesine. O boşlukta düşme duygusunu uyanık olduğumuz zaman duymayız. Günlük yaşantımızda başımızdan geçmez bu deneyim. Demek ki uykuda düşen, büsbütün ayrı ve de böyle bir düşme deneyimi geçirmiş bir kişidir. Nasıl gündüzki kişiliğimiz, günlük yaşamda başımızdan geçen olayları hatırlarsa, bu ikinci kişiliğimiz de geçmiş ırksal deneyleri hatırlamaktadır.
·
50 views
Hot-ice okurunun profil resmi
Yalnızca karanlıktı içimizde korku uyandıran. Din denilen şeyin tohumları bile atılmamıştı daha; görünmeyen bir dünya kavramı yoktu içimizde. Salt gerçek dünyadan haberimiz vardı, korktuğumuz şeyler gerçek şeylerdi; somut tehlikeler, geceleri ava çıkan hayvanlar. Bizim karanlıktan korkmamızın nedeni onlardı; gece bastırdı mı inlerinden çıkıp karanlıkta kendilerini göremeyen zavallıların üstüne saldıran yırtıcı hayvanlar. Belki de karanlıkta gerçeküstü bazı varlıkların yaşadığı düşüncesi de, karanlıkta gerçekten yaşayan bu yırtıcı yaratıkların uyandırdığı korkudan kök alarak gelişmiş ve zamanla görünmeyen, korkunç bir dünyanın varlığına inandırmıştı insanları.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.