Gönderi

232 syf.
·
Not rated
Bilge Karasu’nun “Yağmurlu Kentin Güneşçisi” öyküsündeki ana karakterin, yaşadığı ülkeyle ilişkisinin hesaba katılıp “umut/umutsuzluk” “beklenti/vazgeçiş” kavramları üzerinden kısa bir analizi Bilge Karasu tarafından kaleme alınan Göçmüş Kediler Bahçesi’nin içinde yer alan “Yağmurlu Kentin Güneşçisi” isimli hikâye sürekli olarak yağmurun yağdığı bir kentte yaşayan bir adamın hayatından bir kesiti okuyucunun karşısına çıkarmaktadır. Metin politik ve distopik özellikler taşımakla birlikte oldukça sembolik öğeleri de içerisinde barındırmaktadır. Kent sakinleri rengin ve güneşin olmadığı bu şehirde tekdüzeleşmiş, rutin ve monoton bir hayat sürerler. Şehirdeki mimari, eğlence aktiviteleri, giyim ve hayat tamamen yağmura göre tasarlanmıştır. Bu şehirdeki insanlar dışarı çıkarken farklı bir senaryo beklemezler, şikâyet etmezler ve sorgulamazlar. Bu yüzden konfor alanında sıkışıp kalmış bir toplum portresinin çizildiği görülebilir. Renksiz ve karanlık bir atmosfer altında yaşayan insanlar güneşi sadece başkalarından duymuşturlar ancak güneşin günün birinde doğacağına ihtimal vermemeleri yüzünden bunun hayalini kurup umut etmezler. Hayal kırıklığına uğramaktan koktukları için umut etmekten vazgeçip konfor bölgelerinde tıkalı kalan şehir sakinleri için yaşam olduğu gibidir ve değişemezdir. Böyle bir şehirde umudun tek taşıyıcısı olarak aktarılan ana karakterin güneşim çıkmasını umut edip buna inanan tek kişi olması onu toplum içinde yalnızlaştırmakla kalmayıp aynı zamanda aykırı ve uyumsuz bir özne olmasının önünü açmıştır. Bu noktada toplumla neredeyse iletişimi olmayan bu adamın topluma yabancılaşması da kaçınılmaz olarak etkisini hissettiriyor. Metinden de anlaşılacağı üzere umudun her tarafa sirayet etmesinden ziyade gözler içinde bulunması pratikte politik etki yaratacak bir derinliğe sahiptir. Hikâye içindeki güneş metaforu Marksist ideolojiden beslenen metinde toplum için aydınlığı, eşitliği sembolize ederken ana karakterin güneşin doğmasını beklemesi de yine umudu ve iyi günlerin geleceğine dair olan inancı temsil etmektedir. Bu bakımda yağmurun da dikta rejimlerini temsil eden bir öğe olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır. Yağmurun hiç dinmediği bu şehirde günün birinde güneşin doğmasını beklemek politik bir yaklaşımı sembolize etse de metnin genelinde klostrofobik ve distopik bir havanın hüküm sürdüğü açıkça görülebilir. Bilge Karasu’nun ilham aldığı ideoloji gereği güneşin açtığı yeni bir şehir savıyla yeni ve eşitlikçi bir toplumsal düzen yaratmak kurgusunu oluşturduğu bu hikâye görünürde basit gerçekte ince detaylar içeren yapısıyla kısa ancak anlamlı bir yolculuk keyfi sunuyor okuyucusuna. Karasu, Bilge. “Yağmurlu Kentin Güneşçisi.” Göçmüş Kediler Bahçesi. Ankara: Gece Yayınları, 1989.
Göçmüş Kediler Bahçesi
Göçmüş Kediler BahçesiBilge Karasu · Metis Yayınları · 20171,193 okunma
·
129 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.