Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

134 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
David, Yahudi soykırımından sağ kalan ebeveynin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Annesi çeşitli psikolojik rahatsızlıklarını yanı sıra, yaşamının son yıllarında mide kanserine yakalanmış ve hastalığına bağlı riskli bir ameliyatından ardından intihar etmiştir. Babasıyla ilişkisinin ise olabildiğince kopuk olduğundan bahsetmektedir. Kitap bazı travmaları ve acıları biz deneyimlemesek bile; o travmaların bizlere kuşaktan kuşağa aktarıldığını ve bizim olmayan acıları sırtımızda yük olarak taşıdığımızı fark ettirmektedir. Annesinin intiharından sonra savunmasız ve yalnız kalan David, bu ihtiyacını terapide analizanına yansıtmakta ve analistinin tek ve biriciği olma arzusunu kimi ifadeleriyle dile getirmektedir. Bu arzuyu bilinçli olarak analistine yansıtarak, analistinin sınırlarını ihlal edip; çoğu kez psikanalitik çerçeveyi yıkma girişimlerinde bulunmaktadır. David annesine karşı iki uçta duygulanımlar beslemekte; hem intihar edip onu terk ettiğinden dolayı ona çok kızgın hem de çocukluğunda ona sınırsız sevgi sunduğu için ensestiyöz hisler beslemektedir. Bunu ise terapide analisti, David’in kendisini ensestiyöz bir anne olarak gördüğünü fark etmesiyle ortaya çıkmıştır. İlerleyen kısımlardan bahsedecek olursam; David’in asker oğlu Avi, İsrail ordusunun sert koşullarına uyum sağlamakta zorlandığından dolayı intihar etmiştir. David ilk başlarda oğlunun ölümünü kabullenmekte çok zorluk çekmiş ve ölmesinin mümkün olmadığını düşünmüştür. Her bireyin yas ile mücadele biçimi farklıdır; kimi insanlar yasın beraberinde getirdiği o huzursuz edici hissi redderek, manik savunmalar geliştirebilir. David’de acısını erotik arzularla örtme eğiliminde bulunarak, terapi boyunca bu arzusunu analizanına yansıtmıştır. Artık manik savunmalardan yasa doğru geçiş yaptığında ise yavaş yavaş o huzursuz edici hisler gün yüzüne çıkmıştır. Avi’nin intiharını kabul etmeyle başlayan bu evre, kendisine suçluluğa dönüşmüştür. İyi bir baba olamadığı için oğlunun intihar ettiğini düşünmektedir. David, yaşamında onu sarsan iki intihar vakasına tanık olmuştu; bunlardan ilki annesinin iintiharı ve diğeri de oğlu Avi’nin intiharıydı. Her iki intiharın mesuliyetini de kendine yükleyerek, öz-yıkıcı davranışlarda bulunmaya başlamıştır. Annesinde psikolojik ve fiziksel rahatsızlıklar, David’in doğumuyla birlikte ortaya çıktığından dolayı kendisini o acılarından ve intihardan dolayı sorumlu hissediyordu. “Bilinç düzeyinde annesini seviyor ve özlüyordu. Bilinçdışında ise, onun hastalığına muazzam ıstıraplarına ve sonradan bunlar yüzünden kendi öldürmesine sebep olan şeyin kendi doğumu olması nedeniyle suçluluk duyuyordu (s., 44).” Analist, yas evresi üzerinde uzun bir süre çalışarak; annesine ve aktarımda ona karşı yönelik nefret dolu duyguları inceleyerek, kendiliğini sağlamlaştırmaya çalışmıştır. Manik savunmaları teorik açıdan inceleyecek olursam; tümgüçlülük, yadsıma ve ülküleştirme olarak üçe ayrılmaktadır. Kimi teorisyenler, manik savunmaların yaşamın içinden olduğundan ve doğal bir durum olduğundan bahsetmektedir. Ben de buna katılıyorum. Çünkü; yas süreci her zaman sancılıdır, bireyler ölen kişinin hep bir parçasına tutunarak onu yaşama dahil etmek ister. Özellikle o kişiyi idealize edebilir veya durumu reddederek ölmediğine inanmak ister. Bu bir süreliğine uyuşturucu etkisi yaratabilir. Ancak bu evrenin süresi ve yoğunluğu bize sorun olup olmadığını tespit etmede fayda sağlayacaktır. Kişi bu evreden bir türlü çıkamayıp kabul evresine geçemediği taktirde, bireyin gerçeklikle bağı yitirilmiş olur. Bu yüzden bunun ayrımına iyi bir şekilde varmak ve analist, terapist, danışman her kim isek detaylı bir çerçevede gözlememek gerekir. Sonuç olarak, terapiden önce iyi bir şekilde ayrışamamış anne çocuk ilişkisinin izlerini taşıyan David, sağlıklı bir kendilik algısı geliştirememiştir. Analist bunun nedenini Yahudi soykırımına bağlamaktadır. Yahudi soykırımına maruz kalan ebeveynlerin, artık daha fazla birilerini kaybetmeye tahammülleri olmadıklarından, ayrılma- bireyleşme becerisinden yoksun olan ve bağımsız olamayan nesillerin yetişmesine neden olmuşlardır. Sürekli çocuklarıyla iç içe geçerek, çocuklarının başına gelebilecek acı verici yaşam deneyimlerinden onları koruyabileceklerini sanmışlardır. Ancak bilemedikleri bir şey olmuştur; ayrışamadıkları için ebeveynlerin acılarını kendi yaşam sahnesinde sergileyen çocuklar yetiştirdikleri…
Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlık
Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlıkİlany Kogan · İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları · 201615 okunma
·
130 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.