Gönderi

Üzülerek bitiriyoruz...
Dr. Rıza Nur, 8 Eylül 1942 Salı günü, yazı masası üzerindeki dergisinin 19, sayısına müsvedde ve tashih üzerine başını koymuş bir halde ölü bulunmuştur. Rıza Nur'un üzerine manevi oğlu Atsız, kalan yazılarla 18 Fylul 1942'de 18. sayıyı yayımlar. Rıza Nur'un Tanrıdağ'da yayımlanan "Millî ilâhi"sinin sonu şu cümleyle bitiyordu: "Sen Türkü koru ey ulu Tanrı" Daha sonraları Türkçüler arasında yaygın olarak kullanılan "Tanrı Türkü Korusun" sloganının -muhtemelen Atsız tarafından bu cümleden esinlenerek türetildiği tahmin edilmektedir. Derginin son sayısının yayın tarihi 4 Eylül 1942dir. Rıza Nur, derginin son sayısında Tevfik Fikret ile ilgili bir değerlendirmeye başlar, yazının gelecek sayıda devam edeceğini de bölüm sonun da duyurur. Ne var ki bu yazının arkası gelmez. Ertesi gün, Atsız Bey, eşi Bedriye Hanım ve Çimdeki Türkçü gençlerin omuzlarında Taksim, Şehit Muhtar Caddesi Sülün Palas Apartmanı'ndakı dairesinden Merkezefendi Mezarlığı'ndaki ebedî istirahatgâgına doğru yola çıkarılır. Mısırda yazdığı vasiyetindeki isteklerinden biri daha gerçekleşmez; Sinop yerine Merkezefendi Mezarlığı 4. Adadaki aile kabristanında toprağa verilir. Hüseyin Nihâl Atsız Bey, merhumun mezarına bir kitabe yazdırın "Türklük için yaşadı öldü". Türk Tarihi yazarı, ama yakın dönem Türk tarihi içinde önemli bir yeri olduğu kuşku götürmez bu adamın ölümü ise gazetelerde ancak birer sütun haber olur. Atsız'ın girişimiyle, Türkçü gençler uzun yıllar her 8 Eylül Rıza Nur Bey' mezarı başında anarlar, Atsız'ın katılamadığı zamanlarda da bu işi Altan Deliorman üzerine alır, tek başına veya birkaç kişiyle de gittikleri olur, fakat 1967 yılında hatıraların neşredilmesiyle birlikte, bu yapılmaz Şu anda ise merhumun mezarı bakıma muhtaç vaziyette ve neredeyse bir harabe durumundadır.
Sayfa 243Kitabı okudu
·
84 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.