Gönderi

Medreselerin ıslahı düşüncesi Sultan Mahmud devrinden beri söylenir dururmuş. Medreselerin ıslahı, medreselerin ıslahı.... diye. Konyalı Ziya Efendi merhum, “Bu ıslah işini ya ehil olmayanlar veya bizden olmayanlar yapacak; yahu gelin şu işi biz başlatalım..." demiş. Ziya Efendi'nin büyük babası Memiş Efendi'dir. Asılları Konya'nın Bozkır kazasındandır. Memiş Efendi, Nakşibendî tarikatının, İmam-ı Rabbani'den sonra ikinci toparlayıcısı olan ve Şam'da medfun bulunan Hâlid-i Bağdadi'den bizzat hilafet almış bir zat imiş. Onun oğlu olan Muhammed Bahaeddin Efendi de Nakşi şeyhi ve alim bir zattır. Bahaeddin Efendi, Bozkır'dan Konya'ya gelerek, oğulları olan Zeynelabidin, Rifat ve Ziya Efendileri burada okutmuş. Üç kardeşin en büyüğü olan Zeynelabidin Efendi, 1908'de Meşrutiyette, Meclis-i Mebusan'a Konya mebusu olarak katılmıştır. Aynı günlerde, kardeşlerin en zekisi olan Ziya Efendi de, ağabeylerinin karar alıp, kendisine vazife olarak vermeleri üzerine, Konya'da "Islah-ı Medaris" medresesini açmış. Bu medresede, Fahri Efendi, Ali Kudsî Efendi, Bozkırlı Abdullah Efendi, Senirkentli Ali Efendi, Kadirî Şeyhi-zade Hâfiz Ali Efendi, dedem, amcam ve babam ders okutmuşlardır. Bunlar Konya'nın alim olarak bilinen ileri gelenleridir. Ali Kudsî Efendi, sonra Şam'da vefat etmiştir. Zeynelabidin Efendi'nin İstanbul'dan Konya'ya geldiği bir seferinde, Meclis'te Tokat mebusu olarak bulunan ve daha sonra şeyhülislâmlık edecek olan Mustafa Sabri Efendi ile Antalya mebusu ve daha sonra meşhur tefsirini yazacak olan Elmalılı Küçük Hamdi Efendi'yi de Konya'ya davet etmişler. Hem Konyalılar onların sohbetlerinden istifade etsinler, hem de onlar “Islah-ı Medaris”i görsün istemişler. Kahire'de iken Mustafa Sabri Efendi'den dinlemiştim. Şöyle demişti: Islah-ı Medaris'i görünce, ruhum yandı... Senelerdir, tesis olunmasını, kurulmasını, açılmasını tasavvur ettiğim medrese açılmıştı... Talebeleri imtihan ettik. Çok iyi idiler. Sade eski medreselilerin anladığı gibi anlamıyorlar; kendilerinde ayrı bir ruh var. Ayrıca hesap, hendese, tarih, coğrafya filân da biliyorlar... O gün imtihan ettiklerimizden birisi Medine-i Münevvere'ye yerleşen Saatçi Osman Efendi idi. Hatırımda kalan bir diğeri de kütüphaneci Konyalı İbrahim Hakkı Efendi'dir. Medreseyi öyle beğendim ki, Konya'dan İstanbul'a döner dönmez, hanıma ilk söylediğim: "Hanım, İbrahim'i yarın Konya'ya gönderiyoruz, bavulunu hazırla.” demek oldu.
Sayfa 172Kitabı okudu
·
88 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.