Gönderi

240 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Yok Olmanın Eşiğinde
"Koooğuş Kalk! Her sabah bir diğerinin benzeri. Rutin olarak; tıraş çantası alınır, terlikler ayağa geçirilir ve lavaboya inilir. Çevredeki her bir çehre karamsar ve mutsuz görünmekte, yanıp sönen florasanlardan dolayı küfürler havada uçuşmaktadır. Kirden pas tutmuş aynalara bakılarak tıraş olunur. Aynaları, herkesin önünden bir bir kaldırsan yine de tıraşa devam edilir. Nitekim her bir hareket bir diğer gün yapılan hamlenin aynısıdır. Daha sonra, neredeyse 2 haftadır yıkanmayan kamuflaj giyilir ve içtima düzeni alınır. Beklenen komutanın bizden tek beklentisi nizami görünüştür. Komutan her sabah bu tekdüze görüntünün düzgün ve zengin görüneceğinden bahseder. Fakat bilmez ki zenginliğin özünü tekdüze değil karmaşa oluşturur. Doğa da olduğu gibi. O yüzden askeriye boş bir düzen anlayış içinde debelenip durmaktadır. Buradaki her şey zamanın ağına takılmış, bedenen ve zihnen geri kalmış, burası hiçbir zaman düzenli ve zengin görünemeyecektir. Ama komutan bunu önemsemez. Her sabah, bu düzen hakkında güzellemeler yapar durur. Bu düzende insanın karakterinin olgunlaşacağını ve unutulmayacak anılar edineceğimizi anlatıp durur. Ama bilmezler ki hür bir yaşama sahip olan ve sorgulayan birey, bu yaratılan düzenden hoşlanmaz. Nizamiye kurallarının kofluğunu, komutanların yetersiz bilgi ve eğitimini, üretmekten ve sorgulamaktan uzak olan bu ortamı gözlemler ve eleştirir. Ve gözlemlediği halde susar, bilir ki burada en son izin verilecek şey eleştiridir. Ayrıca Komutan son kez bize rütbelilere karşı yalnızca 3 kelime kullanabileceğimizi hatırlatır. Bunlar: -Emret komutanım! -Emredersiniz komutanım! -Saol! Bu durum aynı Isaac Asimov'un Ben Robot adlı eserinin girişinde yer alan 3 robot kanununu anımsatıyor. Sorgulayan kişi, üniformanın ve rütbenin ardına gizlenen değersiz yaşamları görür. Bu kişilerin geçmişte amaçsız kaldıklarını ve kendilerini değersiz hissettiklerini bilir. Bu kişilerin burayı ev olarak gördüğünü ve buranın sunduğu hazır bir 'kutsal' amacı hemen kabullendiklerini fark eder, ne kadar çok çubuğu varsa değeri bir o kadar da artar. Bir daha da dışarıyla sıkı bir bağlantı içine girmez. Nitekim her dışarıya sivil çıktığında değeri düşer, önemsizleşir. Kısaca, saplantılı ve uyumsuz kişiler için burası bulunmaz bir cennettir. Bu enkaz halini almış düzende savrulup duruyorum. Zamanın durgunlaştığı ve zihnin bulanıklaştığı bu yerden ayrılacağım günü iple çekiyorum." Bu sıradan anılar bana aitti. Hafif Flu ise tamamiyle samimi anılardan oluşuyor. Capa'nın katıldığı cephelerde çektiği birbirinden anlamlı fotoğraflarla ve anılarıyla zengileşen bu kitabı çok beğendim. Üzerimde üniforma varken okumak ise ayrı bir tat verdi. Capa'nın savaşa olan bakış açısına hayran kaldım. Vahşetin kol gezdiği bu ortamlardan harika fotoğraflar çıkarmış. Öyle ki yeri geliyor fotoğraflarının değer görmediginden bahsediyor. Sebebi ise artık kimse ceset fotoğrafları görmek istemiyor. Neredeyse her bir köşede son bulmuş yaşamlar anlamını yitiriyor. Geriye kanlı ve pis bir üniforma kalıyor. Ve ölen kişiden geriye kalan mektup ve birkaç fotoğraf... R.Capa D-Day, İspanya iç savaşı ve İsrail-Filistin gibi önemli cephelerde bulunuyor. Ama Hafif Flu kitabında yalnızca II. Dünya Savaşındaki anılar ve fotoğrafları var. Kısaca herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. En azından Google'dan Robert Capa nın çektiği fotoğraflara bakabilirsiniz. Şu zamana kadar gördüğüm en iyi savaş fotoğraflarıydı. Birbirinden anlamlı ve acı. Okuyun efenim, okuyun ve bol bol sorgulayın...
Hafif Flu
Hafif FluRobert Capa · Espas Kuram Sanat Yayınları · 202014 okunma
·
222 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.