Gönderi

184 syf.
9/10 puan verdi
Ah benim küçük dostum Zeze.. Ne uzun zaman olmuş senin yaşadıklarını, hayal kırıklıklarını ve şu adi hayattan beklediklerini tekrar okumayalı. Ve ben bu hisleri nasıl es geçmişim yıllar önce hayatına ortak olduğumda. Sanırım büyümek böyle oluyor. Yıllar önce ayrıldığım bir dostumla tekrar buluşmuş ama onu geçen bu uzun yıllarda yalnız bırakmış gibi hissettim. Bazı çocuklar vardır hani büyümüş ve küçülmüş dediğimiz. Zeze öyle bir çocuk. Bir çocuğun henüz kirlenmemiş yüreğini, saf duygularını ve adalet anlayışını o kadar güzel yansıtıyor ki tekrar çocuk olmak istiyorsunuz. Bu herkes için böyle olmayabilir ama arkadaşlıklar, dostluklar genelde akranlar ile kurulur. Ben insanın kalbinin bir toprak olduğunu düşünüyorum hep. Çocukken hepimizin kalbi henüz ekilmemiş bir topraktı ve birileri tarafından tohumlar atıldı. Tohumlar büyüdü ve ne ekildiyse şimdi biçilmeyi bekleyen birer karaktere dönüştü. İşte beraber tohumlandığımız o akranlar ile büyüdük. Her birimiz farklı ürün olduk. O yüzden ilk toprak halimizi unuttuk. Zeze’nin henüz yeni yeni ekilmiş o kalbi de hem ne ekileceğini bildiğimizden, hem de ekilmeden önceki halini gördüğümüzden yaraladı bizi. Zeze benim için böyle bir çocuk işte. Tohumların atıldığına şahit olduğum bir çocuk. Küçük Zeze, akıl küpüm benim. İşin içine çocuklar girdiğinde çok daha duygusal bir hal alıyorum. Çok sevmemden kaynaklı tabi. Zeze dünyayı anlamaya çalışan, tüm beklentilerini hayal gücü ile birleştiren zehir gibi bir çocuk. Bilmediği kelimelerin anlamlarını öğrenme arzusu en çok tebessüm ettiğim durumdu. Aslına bakarsanız yaptığı yaramazlıklar her çocuğun yaptığı yaramazlıklardı. Öyle bizim Yeşilçamın Sezercik modelinden çok uzaktı anlayacağınız. Belki çocuk kitabı olduğu için örnek teşkil etmesin diye abartılmamış olabilir. Ben yaptığı hiçbir haylazlığa kızmadım. Bazı konular ucu açık bırakılmış. Sanırım yazar hikayenin devamını bizim hayal etmemizi istedi. Mesela Portuga hakkında çok fazla bilgi yoktu. Ve öldükten sonra mirasını Zeze’e bırakacağı izlenimini veriyordu. Evli ve başka bir şehirde yaşayan kızı olduğundan bahsetse de Zeze’ye olan özel ilgisini açıklamıyordu. Erkek çocuk sahibi olmamasına yordum bu durumu. Tabi Zeze’nin hakkını yememek gerek. Sevilmeyecek bir çocuk değil sonuçta. Ayrıca Zeze ve ablasının diğer kardeşlerden farklı olarak sarı olduğuna değinilmiş. Burada da ikisinin üvey çocuk olma ihtimalini düşündüm. Ablası haricinde tüm aile üyelerinin Zeze’yi dövmekten çekinmemeleri ve sadece ablasının gösterdiği samimi şefkat. Son olarak şunu belirtmek istiyorum. Her canlı sevildiğini fark ediyor. Sevildiği yerde daha mutlu. Kaktüslerimi sevip ilgi gösterdiğimde çiçekler açıyorlar bana, kedimin kafasını biraz okşadığımda gelip göğsüme yatıyor. Peki ya insan. Her insandan sevginizin karşılığını alamıyorsunuz. Bunu yapmak zor olsa da sevilmediğiniz, sevgiyi hissetmediğiniz yerde bir dakika bile durmayın derim. Zeze sevildiğine zor olsa da inandı ama Bebek İsa o gün doğmadı... Gerçekten, Küçük çocuklara her şeyi neden anlatmak gerek?
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022231k okunma
·
99 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.