Bu kitap, güzele övgü, güzelin uğruna bir söylev, güzelin kimliğine ve niteliklerine yönelme eğilimiyle dile gelmiş bir edebî manifestodur,” demiş
müzikten sinemaya, teorik fizikten sanat felsefesine, kahve yapımından metin yazarlığına, dramaturji ve tasarıma kadar her konuda iş deneyimi ya da araştırma olanağı bulmuş olan şair, yazar Ömer Alkan
#meltemce
Peki, estetigin ilenihaye cevap bulamadığı bilakis daima soru kertesinde kalan “Güzel” nedir ?
En zekice cevaplardan birini veren #stendhal "Güzellik, mutluluk vaadidir,” demiş.
Buradan hareketle, “Güzel, mutluluk vaat edendir,” diyebiliriz.
Mübalağanın anlam kazandığı bu kitap, aşkın en koyu kıvamında, en karanlık dehlizleri içinde, çokça umut ve bir o kadar çaresizlikler içeren nazımla, nesirle dile gelmiş edebî bir çağrıdır. Güzele çağrı...
Güzele adanmışlığın cesareti kadar aczinin de terennümü …
Kim için güzel, neye göre güzel dilemmasında kuyuya bir taş da bu kitapla atıyoruz.
Özdemir Asaf,
“Ben" kattım sana biraz
Öyle sevdim seni
Çünkü sen de bensiz
O kadar güzel değilsin hani “ derken ne kadar da haklıdır, öyle değil mi?
Peki, ya edebiyat devi #gabo’nun şu cümlelerini hiç yüksek sesle okudunuz mu?
“Seni sen olduğun için değil, seninle birlikte olduğumda “ben”olduğum için seviyorum.”
Keza Mevlânâ da der ki :
“Ne ben benim, ne sen sensin, ne sen ‘ben’sin
Hem ben benim hem sen sensin hem sen ‘ben’sin.
Sevgi, bir kaos haliyse unutulmamalıdır ki her kaos kendi düzenini yaratır. Düzensizliğin düzenini belki de …
Ve son diye bir şey yoktur.
Sadece başlangıç vardır.
Her son başka bir başlangıcı doğurur.
Her şey gün gelir miadını doldurur.
Hayat biter, ömür biter…
Sevgi bâkî kalır.
Sevgi, bakiyesiz kalandır.