Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

480 syf.
8/10 puan verdi
·
39 günde okudu
"Demirel'e göre cumhurbaşkanlığı seçimindeki tıkanıklığın yolu millete gitmekti. Ecevit, bu teklife olumlu yaklaşmadı. Ecevit, Türkiye gibi eksiklikleri olan ve demokrasi gelenekleri yerleşmemiş bir ülkede doğrudan halk tarafından seçimle gelmiş bir cumhurbaşkanının Anayasa'da zaten esnek biçimde belirtilmiş yetkileri çok başka biçimde kullanabileceğini ileri sürerek teklife olumlu bakmadıklarını söyledi." (syf.416) Merhaba... İlker Başbuğ'un Güç Odaklarının Mücadelesi adlı 3 kitaplık serinin üçüncü (sonuncu) kitabını okudum. Serinin ilk kitabı Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan Cumhuriyet'in kuruluşuna kadar olan dönemdeki güç odaklarını inceliyor, birbirleriyle olan çatışmalarını bize gösteriyordu. İkinci kitap ise Cumhuriyet'in kuruluşundan (1923'den) 1961'deki Yassıada Mahkemeleri ve idamlarına kadar olan dönemdeki güç odaklarının mücadelesini ve bu odakların birbirleriyle olan mücadelesini okuyorduk. Serinin bu kitabında ise ele alınan dönem 1961-1980 yılları arası. Kitap, Adnan Menderes'in 25 Mayıs 1960'da, Eskişehir'deki şu hayali konuşmasıyla başlıyor; "Yolumuz seçim yoludur. Serbest seçim yoludur. Memleketimizde demokrasinin yerleştirilmesinin yolu budur... Şimdi burada açıklıyorum. Ekim ayı içerisinde erken seçim olacak..." (Syf. 15) Ama Adnan Menderes "Bu ordu mu bize darbe yapacak" tarzı söylemleriyle buna ihtimal vermemesi ve ülkede gerginleşen siyasi ve sosyal hayata rağmen erken seçimi açıklamaması yukarıdaki söylemi değil aşağıdaki söylemi doğurdu: "Yolumuz seçim yoludur. Serbest seçim yoludur. Memleketimizde demokrasinin yerleştirilmesinin yolu budur. Fakat, her şeyden önce düzenin korunması katı bir zorunluluktur. Bugünün başta gelen meselesi budur." (Syf.15) İlker Başbuğ'un aynı sayfada "Şayet konuşmasını, 1960 Ekim ayı içerisinde erken seçime gideceği şeklinde tamamlasaydı, Türkiye'nin belki de geleceği çok farklı şekilde oluşacaktı. Türkiye'nin geleceği neredeyse bir cümleyle değişebilecekti: Ekim ayı içerisinde erken seçim olacak." (Syf.15-16) şeklinde yazısı var. Bu kitaba ilişkin Cumhuriyet'e yaptığı söyleşide kullandığı buna benzer bir paragraftan dolayı kendisine soruşturma açıldığını, bu paragraf yoluyla darbe iması yaptığının iddia edildiğini ve 3 yıla kadar hapsinin istendiğini burada hatırlatıp Cumhuriyet'teki o soruşturmaya neden olan paragrafı buraya bırakıyorum.  “Eğer Menderes, 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir'de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi. Çünkü erken seçim kararı alınmış bir hükümete karşı bir askeri darbenin gerçekleştirilmesi açıkça milletin siyasi idaresine de vurulacak bir darbe olurdu”  İlgili soruşturmanın haberi: google.com/amp/s/tr.sputni... Cumhuriyet'deki söyleşinin tamamı: google.com/amp/s/www.cumhu... "Darbe iması" iddiası ile 3 yıl hapsinin istendiğinin haberi: google.com/amp/s/www.gazet... Kitapta Talat Aydemir'in iki kez darbe girişiminde bulunmasını, Kıbrıs olaylarını ve Kıbrıs Barış Harekatı'nı, Haziran 1967 Arap-İstail 6 Gün Savaşı'nı ve 6 Ekim 1974 Arap-İsrail Savaşı'nı (Yom Kippur Savaşı'nı), ASALA ve PKK'nın kuruluşunu, 68 olaylarının Dünya'ya ve Türkiye'ye yansımalarını, Koalisyon Hükümetlerini, 12 Mart Muhtırası'nı, Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) kuruluşunu ve Sol'u, Siyasal İslam'ın Dünya'da ve Türkiye'de doğuşunu, Kontrgerilla Bilmecesi'ni, Türkiye'de yaşanılan katliamları (Taksim, Sivas, Bahçelievler, Kahramanmaraş, Çorum...), 78 yılından itibaren dünyada gerçekleşmeye başlayan düzenin değişimini, adım adım 12 Eylül Darbesi'nin yaklaşmasını ve Darbe'yi okuyoruz. Kitap hayali Adnan Menderes konuşmasıyla başladığı gibi yine hayali bir konuşmayla bitiyor: "24 Temmuz 1980 günü Ecevit-Demirel hayali görüşmesi" 12 Eylül Darbesi'nin geleceği çok açıkken liderlerin buna ihtimal vermemeleri dikkat çekiciydi. Erbakan'ın MSP'sine soğuk bakan Ordu'nun CHP ile AP koalisyonunu binevi Türkiye'nin yüzde 80 küsürünü kapsayan bir koalisyonu istemesine rağmen Demirel'in buna bir türlü olumlu bakmaması, Ecevit'in Türkiye'nin geleceği için AP ile koalisyon yapmak istemesine rağmen siyasal nedenlerle, seçmenin bundan hoşlanmayacağını düşünerek AP'nin buna yeşil ışık yakmamasının 12 Eylül'ün olmasına rol açtığını görüyoruz. AP, seçmen kaybedeceği konusunda haklı olabilir çünkü Erbakan'ın MSP'si önceki yıllarda CHP ile koalisyon hükümeti kurduğunda bir sonraki seçimde oyları büyük ölçüde gerilemişti. Ama bu haklılığın, sadece siyasete önem verip Türkiye gerçeklerine göz yummanın sonuçları da hemen görülmüş oldu. Her ne kadar 12 Eylül'deki idamlara, işkencelere karşı olsam da bir nokta beni düşündürüyor. Darbeye kadar olan 2 yıl boyunca devam eden anarşi'de ölenlerin ve yaralanlarının sayısının (5241 ölü, 14152 yaralı) hemen hemen İstiklal Harbi'nde şehit olanların sayısıyla aynı olması (5713 şehit, 18840 yaralı). Herkese keyifli okumalar...
Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi
Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesiİlker Başbuğ · Kırmızı Kedi Yayınevi · 202153 okunma
·
609 görüntüleme
Neslihan okurunun profil resmi
Her seferinde okuyacağım diyorum, hep bir şeyler engel oluyor...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.